YARGITAY İLGİLİ CEZA DAİRESİ’NE
GÖNDERİLMEK ÜZERE
İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. CEZA DAİRESİ’NE
Dosya No : 2023/310 E., 2023/494 K.
Sunan : Adnan Oktar
Müdafi : Av. Mert Zorlu
Konu : Müvekkil Adnan Oktar’ın, sevgisiz, kapalı çevrelerde yetişen birçok insanda gözlemlenen sevgiye, neşeye, güzelliğe, zenginliğe karşı gelişen öfkeli, kıskanç bakış açısı ve bunun toplumlara etkisi hakkındaki görüşlerinin sunumudur.
Açıklamalar :
Hayatı boyunca bağnazlıktan veya dinsizlikten zarar görmüş, dışa kapalı, yasakçı ve baskıcı ortamlarda büyümüş, uzun yıllar sevgisiz ve merhametsiz kişilerle muhatap olmuş insanlar; zenginliğe, sevgiye ve neşeye önyargılı, kıskanç bakış açılarına sahip olacaklardır. Müvekkil Adnan Oktar’ın konuyla ilgili görüşleri şöyledir:
Baskıcı, sevgisiz, merhametsiz, zorlu koşullarda yetişmiş ateist bir insan ile aynı şartlarda büyümüş geleneksel anlayıştaki dindar bir insan hayatları boyunca olaylar karşısında genellikle benzer davranışlarda bulunurlar. Bu benzerlik toplumun farklı kesimlerinden olmalarına rağmen birbirlerine yakın koşullarda; gerçek Kuran ahlakından uzak yaşamış olmalarından kaynaklanmaktadır.
Allah, Kuran’da tüm toplumların özellikleri detaylı bir şekilde açıklamış ve insanların doğru davranışlarının nasıl olması gerektiğini bildirmiştir. Aksi durumda insanlar arasında çekişme ve sevgisizlik baş gösterecek, yalan, aldatma, iftira, kıskançlık, düşmanlık, mutsuzluk yaygınlaşacaktır.
Kuran ahlakı yaşanmadığında ortaya çıkan sonuçlara işaret eden bazı Kuran ayetleri şöyledir:
|
Dediler ki: “Rabbimiz, mutsuzluğumuz bize karşı üstün geldi, biz sapan bir topluluk imişiz.” (Müminun Suresi 106)
“Nefisler ise 'kıskançlığa ve bencil tutkulara' hazır kılınmıştır.” (Nisa Suresi 128)
…Hayır! O zalimler, birbirlerine, aldatmaktan başka bir şey vaadetmiyorlar. (Fatır Suresi 40)
(İbrahim) dedi ki: "Siz dünya hayatında aranızda sevgi vesilesi olsun diye, Allah'ı bırakıp birtakım putlar edindiniz. Sonra kıyamet günü bazılarınız bazılarınızı inkar edecek ve bazılarınız bazılarınızı lanetleyecektir. Barınacağınız yer ise ateştir ve yardımcılarınız da olmayacaktır. (Ankebut Suresi 25)
Onlar, iyi korunmuş kentlerde veya duvarların ardında olmaları haricinde bir araya gelip sizinle savaşamazlar. Aralarındaki çekişmeleri çetindir. Onları birlik sanırsın, halbuki kalpleri darmadağınıktır. Zira onlar, akıllarını kullanmayan bir topluluktur. (Haşr Suresi 14)
…Biz de onların aralarına kıyamet gününe kadar devam edecek bir düşmanlık ve kin saldık… (Maide Suresi 14)
“And olsun ki bana öğüt geldiği halde, beni o sapıttı.” Şeytan, insanı yalnız ve yardımsız bırakır! (Furkan Suresi 29)
Ama bütün bunlardan sonra kalpleriniz katılaştı, kaya gibi hatta daha da sert oldu… (Bakara Suresi 74)
|
Gerçek Kuran ahlakının yaşanmadığı, SEVGİSİZLİĞİN ve KISKANÇLIĞIN hakim olduğu toplumlarda;
- Mutsuzluk baskın bir duygudur.
- İnsanların çoğu birbirlerini yalanlarla, sahte tavırlarla aldatmaktadırlar.
- İnsanların çoğu birbirlerini çeşitli menfaatler doğrultusunda severler. Birbirlerine bağlanmaları Allah rızasını kazanmak sebebiyle değil peşinden koştukları, değer verdikleri, hayatlarının amacı haline getirdikleri “şeyler” sayesinde gerçekleşir. Örneğin, para insanları birbirine bağlayan önemli bir etken olur. Para uğruna sahte sevgi gösterileri yapılır. Taraflar bu gerçekleri bildiklerinden asla birbirlerine güvenemezler.
- İnsanların çoğunun arasında şiddetli bir geçimsizlik ve çatışma vardır.
- İnsanların çoğu birbirlerine düşmanca yaklaşırlar, kin beslerler.
- İnsanların çoğu samimi dostları olmadığından, menfaatlerle birbirlerine yaklaştıklarından çevreleri kalabalık da olsa yalnızlık hisseder.
- Sevgisizlik, katı kalplilik ve acımasızlık hakim olan ana özelliktir.
Tüm bunlara daha çocuk yaşlardan itibaren şahit olmak, sürekli karşılarına çıkan mutsuzluk, adaletsizlik, ümitsizlik, sevgisizlik, çekişme, acımasızlık, alaycılık, menfaatçilik, tarafgirlik; yaşanan bu bozuk ahlakı hayatın kaçınılmaz gerçekleri olarak kabul etmelerine ve hayallerine ulaşmakta birer araç olarak görmelerine yol açar.
HAYATLARI BOYUNCA MADDİ ZORLUKLARLA KIT KANAAT GEÇİNEREK, onlarca yıl boyunca sabahın ilk ışıklarından akşamın geç saatlerine kadar sadece kendisinin ve ailesinin karınlarını doyurmak, kirasını ve faturalarını ödemek amacıyla çalışan insanlar kendileriyle aynı şartlarda yaşayanların sayıca çok olduğunu gördükçe psikolojik olarak daha rahat hissetmeye meyillidirler. KENDİLERİNİN SAHİP OLMADIĞI ŞEYLERE SAHİP İNSANLARIN VARLIĞINDAN RAHATSIZLIK DUYARLAR. ELLERİNE GEÇEN İLK İMKANDA DA KENDİNDEN OLMAYANLARI EZMENİN, KARALAMANIN YOLUNU ARAMAYA BAŞLARLAR.
Yıllarca sevgiden, neşeden uzak, karamsar bir ruh haliyle, tüm bu olumsuz şartlar altında uzun yıllar yaşayan insanların önemli bir kısmı git gide katı kalpli, vurdum duymaz, sevgisiz ve anlayışsız hale gelir. Zamanla hiç tanımadıkları insanlara karşı bile öfke ve nefret hisleri beslemeye başlarlar. Yaşadıkları acılardan kendileri gibi olmayan insanları sorumlu tutarlar. Eline geçen her fırsatta başkalarına karşı sürdürülen linç kampanyalarına katılır, insanlardan çeşitli şekillerde intikam almaya çalışır. Hele ki kendilerinin sahip olmadıkları şeylere sahip insanlar görürlerse onlara karşı daha da acımasız tavırlar sergilerler.
Ellerine güç geçtiği zaman, emniyet, yargı gibi kurumlarda görevli olduklarında; nefretle baktıkları, kıskandıkları kişilere zarar verecek eylemler yürütmekten hiç çekinmezler. KENDİLERİNİN ELDE EDEMEDİĞİ, BAŞKALARININ SAHİP OLDUKLARI GÜZELLİKLERİ YOK ETMEYİ HEDEFLERLER. Hep hayalini kurdukları güzelliklere başka birilerinin sahip olmuş olması onları adeta çileden çıkarır. Söz konusu intikamcı, kıskanç ve acımasız kişiliğe Kuran’ın bir ayetinde şöyle dikkat çekilir:
|
İş başına geçti mi yeryüzünde bozgunculuk çıkarmak, ekini ve nesli helak etmek için koşar. Allah ise bozgunculuğu sevmez. (Bakara Suresi 205) |
Sevgisizlik, mutsuzluk, kalitesizlik, çatışma böylesine yaygınlaştığında, nadir de olsa bunların görülmediği insanlar ve topluluklar çok dikkat çekerler. DIŞ DÜNYAYA KAPALI ÇEVRELERDE BÜYÜMÜŞ ÖFKELİ VE SEVGİSİZ KİTLE SEBEPSİZ YERE, SIRF KISKANÇLIKLARINDAN DOLAYI ONLARA YÖNELİR. KALİTELİ BİR HAYAT SÜREN, SEVGİYİ YAŞAYAN, NEŞELİ İNSANLAR, ÇOĞUNLUĞA UYMAYAN YAŞANTILARI NEDENİYLE SUÇLANIRLAR. Hakaretlerle ve iftiralarla sevgisiz, kıskanç insanların saldırılarına maruz kalırlar.
Tüm bunlar, onların da çoğunluğun yaşantı şekline dönmesini sağlamak amacıyla yapılır. Onların da sevgisiz, neşesiz ve kalitesiz bir hayata sahip olmalarını arzulayan çok sayıda kıskanç ve nefret dolu insan vardır. Bu insanlar mutsuzluktan, sevgisizlikten, kalitesizlikten kurtulmak için çaba harcayacaklarına, daha çok insanı kendi yanlarına çekmeye çabalarlar.
Allah, toplumdaki çoğunluğun, azınlık olan kesimleri de kendileri gibi yaşamaya ve düşünmeye zorladığına ancak insanların çoğunluğuna uyulmaması gerektiğini Kuran’da bildirmektedir:
|
Onlar, sizin kendileri gibi küfre dönmenizi isterler, ki onlar gibi olasınız… (Nisa Suresi 89)
Eğer yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyuyorlar ve onlar sadece yalan uyduruyorlar. (En’am Suresi 116)
Onlar sizi ele geçirirlerse, size düşman kesilir, ellerini ve dillerini size kötülük için uzatır, inkâr etmenizi isterler. (Mümtehine 2)
Kavminden kendilerini büyük gören seçkinleri: “Seni ve sana inananları kasabamızdan çıkaracağız veyahut bizim inançlarımıza geri dönersiniz” dediler. Şuayb: “Biz istemesekte mi?” dedi. (Araf Suresi 88)
|
Tüm bu nefret ve öfkenin temelinde Kuran ahlakından uzak olmanın getirdiği sonuç; SEVGİSİZLİK VE KISKANÇLIK hissi bulunmaktadır. Kıskançlıktan kaynaklanan eylemlerin nerelere kadar varabileceği Kuran’da detaylarıyla anlatılmıştır.
ALLAH KURAN’DA KISKANÇLIK HİSSİNİN TEHLİKELERİNE DİKKAT ÇEKMİŞTİR:
|
Yoksa onlar, Allah'ın Kendi fazlından insanlara verdiklerini mi kıskanıyorlar? Doğrusu Biz, İbrahim ailesine kitabı ve hikmeti verdik; onlara büyük bir mülk de verdik. (Nisa Suresi 54)
Kitap Ehlinden çoğu, kendilerine gerçek (hak) apaçık belli olduktan sonra, nefislerini (kuşatan) kıskançlıktan dolayı, imanınızdan sonra sizi inkara döndürmek arzusunu duydular… (Bakara Suresi 109)
…Oysa kendilerine apaçık ayetler geldikten sonra, birbirlerine karşı olan 'azgınlık ve kıskançlıkları' yüzünden anlaşmazlığa düşenler, o, (kitap) verilenlerden başkası değildir… (Bakara Suresi 213) |
KURAN’DA, MÜMİNLERE BÜYÜK ÖFKE BESLEYEN İNSANLARIN VAR OLACAĞI GERÇEĞİ ŞU ŞEKİLDE HABER VERİLMİŞTİR:
|
Ey iman edenler, sizden olmayanları sırdaş edinmeyin. Onlar size kötülük ve zarar vermeye çalışıyor, size zorlu bir sıkıntı verecek şeyden hoşlanırlar. Buğz (ve düşmanlıkları) ağızlarından dışa vurmuştur, sinelerinin gizli tuttukları ise, daha büyüktür. Size ayetlerimizi açıkladık; belki akıl erdirirsiniz. İşte siz, onlar sizi sevmezken onları seven ve Kitapların bütününe inanan kimselersiniz. Size rastladıkları zaman: "İnandık" derler, yalnız kaldıklarında da, size öfkelerinden parmaklarını ısırırlar. De ki: "Öfkenizden çatlayın". Allah kalblerde olanı bilir. (Al-i İmran Suresi 118-119)
|
DÖNEMİN İNKARCILARI, PEYGAMBER EFENDİMİZ HZ. MUHAMMED (SAV)'E KARŞI DUYDUKLARI KISKANÇLIKLA BÜYÜK İFTİRALAR ATMIŞLARDIR.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) de yaşadığı dönemde, dönemin inkarcıları tarafından akıllarınca Allah Katında çok üstün olan bir insanı alay ve hakaret içerikli sözlerle, kendisine inananların gözünden düşürmeye çalışmışlardır. Ancak yaptıklarıyla hiçbir sonuca ulaşamamışlar, bu, iman edenlerin daha çok şevkini artırmış, onların birbirlerine daha çok bağlanmalarına neden olmuşlardır. Allah bu kişilerin iftiralarını şöyle haber vermektedir:
|
İnkar edenler dediler ki: "Bu (Kur'an) olsa olsa ancak onun uydurduğu bir yalandır, kendisi düzüp uydurmuş ve ona bir başka topluluk da yardımda bulunmuştur." Böylelikle onlar, hiç şüphesiz haksızlık ve iftira ile geldiler. Ve dediler ki: "Bu, geçmişlerin uydurduğu masallardır, bir başkasına yazdırmış olup kendisine sabah akşam okunmaktadır." De ki: "Onu, göklerde ve yerde gizli olanı bilen (Allah) indirmiştir. Doğrusu O, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir." (Furkan Suresi, 4-6) |
Önde gelenlerin büyük kısmının Resule tepki duymalarının bir nedeni ise, kendi çarpık değer yargılarına göre ÖNDE GELENLERDEN OLMAYAN BİR KİMSENİN LİDERLİĞİNİ KISKANMALARI ve olayları kendi ölçü ve mantıklarına göre değerlendirmeleridir.
Kavmin liderinin ve önde gelenlerin birlikte tuzaklar kurmalarının temelinde, peygamberlerin, inkarcı sistemi, inkarcıların gayri ahlaki, çarpık düzenlerini bozmaları yatar.
Peygamberler kendi yaşadıkları toplumu Allah'tan başka kimseye kulluk etmemeye çağırmaktadırlar. Bunun sonucunda insanlar Allah'a yönelecekler ve Kuran'da bildirilen adalet ve güzel ahlak yapısı topluma hakim olmaya başlayacaktır. Dürüstlük, samimiyet, fedakarlık, çalışkanlık gibi üstün ahlak özellikleri yaşanacaktır. Elbette ki bu durum yeryüzünde bozgunculuk çıkaran, haksızlık ve zulümle makam, mevki ve menfaat elde etmeyi alışkanlık haline getirmiş, 'çirkin utanmazlıkları', ahlaksızlığı ve Allah'ın sınırlarını çiğnemeyi ve samimiyetsizliği, sevgisizliği yaşam tarzı olarak benimsemiş kimseleri rahatsız eder.
Bu kişiler makam, mevki ve mal varlıkları ile kendilerine bağımlı kıldıkları, diledikleri şekilde yönlendirdikleri ve emirlerinde çalıştırdıkları insanları artık diledikleri şekilde yönetemeyeceklerinden korkarlar. Çünkü peygamberin tebliğine teslim olan kişiler gerçekte yalnızca Allah'a teslim olur ve yalnızca Allah'tan korkup sakınmaları gerektiğini bilerek hareket ederler. Sahtekarlık yapmaktan çekinir, harama el uzatmaz, hırsızlık, bozgunculuk yapmaz, fakirin yetimin hakkını korurlar. İşte bu yüzden peygamber ve müminlerin tebliğleri inkarcıların çıkarlarını zedelemektedir.
İnkarcıların önde gelenlerini rahatsız eden bir başka durum ise, SAHİP OLDUKLARI GÜÇ, İTİBAR VE İKTİDARA RAĞMEN KENDİLERİNDEN OLMAYAN, dahası kendilerini ve sistemlerinin yanlışlığını ortaya koyan bir insanın din ahlakını yayarak toplumda kabul görmesidir. Daha önce de belirttiğimiz gibi, bu insanlar akılsızca bir değerlendirme içinde oldukları ve çarpık bir anlayışla düşündükleri için olayı tümüyle bir kişisel çekişme olarak görür ve kıskançlıklarıyla peygamberin kendilerine üstün gelmesini hazmedemezler.
HZ. YUSUF (AS)’DA KARDEŞLERİ TARARINDAN KISKANILMIŞ; ONLARIN KOMPLO VE İFTİRALARINA MARUZ KALMIŞTIR.
|
Onlar şöyle demişti: "Yusuf ve kardeşi babamıza bizden daha sevgilidir; oysa ki biz, birbirini pekiştiren bir topluluğuz. Gerçekte babamız, açıkça bir şaşkınlık içindedir." "Öldürün Yusuf'u veya onu bir yere atıp-bırakın ki babanızın yüzü yalnızca size (dönük) kalsın. Ondan sonra da salih bir topluluk olursunuz." (Yusuf Suresi, 8-9)
|
Kuran'da kardeşlerinin HZ. YUSUF’A KARŞI BÜYÜK BİR KISKANÇLIK DUYDUKLARI VE BU SEBEPLE ONU ÖLDÜRMEYİ DAHİ GÖZE ALDIKLARI bildirilmiştir. Bu amaçla ona zarar verebilmek için tuzak kurmuş, Hz. Yusuf'u bir kuyunun dibinde ölüme terk etmişlerdir. Kıskançlıkları sebebiyle kendi öz kardeşleri, Hz. Yusuf’a cephe almışlar, onu etkisiz hale getirebilmek amacıyla bir düzen kurmuşlardır.
|
ADNAN OKTAR'IN A9 TV'DEKİ CANLI SOHBETİ (29 ARALIK 2011; 11.00) ADNAN OKTAR: “Onlar şöyle demişti: ‘Yusuf ve kardeşi babamıza bizden daha sevgilidir’”. Yobazların Hz. Mehdi (a.s)’a karşı olma sebebi nedir? Kıskançlık. Buradaki olay ne? Kıskançlık. Ne diyorlar? “Yusuf ve kardeşi babamıza bizden daha sevgilidir.” ‘Babamız daha çok seviyor’ diyorlar. SEVGİ ÜZERİNE OLAN KISKANÇLIKLAR ÇOK TEHLİKELİDİR. Birçoğunda cinayetler meydana gelir, savaşlar meydana gelir, bayağı belalar çıkar. Gazetedeki haberlere dikkat edin; hep sevgi kökenlidir, sevgi iddiasıyladır. Halbuki sevgi değil o, hasetliktir. “‘Yusuf ve kardeşi babamıza bizden daha sevgilidir; oysaki biz, birbirini pekiştiren bir topluluğuz.” Yobaz takımının nasıl birbirine destek olacağına Kuran dikkat çekmiş oluyor. O devirde sapkın tavırları, ama sonra düzelir, o ayrı mesele. Ama oradaki yobaz ruhuna da Kuran işaret etmiş oluyor. “Gerçekte babamız, açıkça bir şaşkınlık içindedir.” Yobazın gözü döndüğünde Peygamber tanımayacağına da Kuran işaret ediyor. Mesela Peygamber babaları; fakat yobaz ruhunda, ne diyor? “Gerçekte babamız, açıkça bir şaşkınlık içindedir.” Mesela bugün de Peygamberimiz (s.a.v.) olsa yobazlar ona karşı tavır alırlar. Onun kadınlara karşı ilgisi, kadınlara karşı sevgisi yobazları delirtir. Çok kadınla evlenmiş olması, kadınların ona ilgisi, oradaki Kuran hükümleri onların Peygamber (s.a.v.)’e karşı olmasına sebep olacaktı eğer öyle olmuş olsaydı, Allah öyle bir güç vermiş olsaydı. Peygamberimiz (s.a.v.) ahir zamanda gelmiş olsaydı yobazlar en ziyade -Allah muhafaza- Peygamberimiz (s.a.v.)’e karşı tavır alırlardı. |
Allah’ın elçilerinin, dünyanın en akıllı, en güzel ahlaklı insanları olduğu çok açık bir gerçektir. Buna rağmen elçileri kıskananlar kendilerince bu değerli insanları, özellikle toplum önünde küçük düşürmeye çalışmışlar, çeşitli tuzaklar kurmuşlardır. Oysa küçük düşen yalnızca kendileri olduğu gibi tüm tuzakları da Allah tarafından kendilerine döndürülmüştür.
Hz. ADEM (AS)’IN OĞLU KABİL ,KARDEŞİ HABİL’İ KISKANÇLIĞI SEBEBİYLE ÖLDÜRMÜŞ, NEFSİNE YENİK DÜŞMESİNDEN DOLAYI PİŞMAN OLMUŞTUR:
Kuran’da haber verildiği üzere Hz. Adem`in oğulları Kabil ve Habil, Allah’a kurban sunmuşlar ancak birininki kabul edilmiş diğerininki kabul edilmemiştir. Bunun üzerine KURBANI ALLAH TARAFINDAN KABUL EDİLMEYEN KABİL, KARDEŞİ HABİL’İ KISKANMIŞ VE ONUN ÖLÜMÜNE SEBEP OLMUŞTUR. Daha sonra toprağı eşeleyen bir karga görmüş bu olaydan kardeşinin cesedini toprağa gömmesi gerektiği sonucunu çıkarmıştır. Bu kıssa Maide Suresi`nde şöyle bildirilmektedir:
|
"Onlara Adem'in iki oğlunun gerçek olan haberini oku: Onlar (Allah'a) yaklaştıracak birer kurban sunmuşlardı. Onlardan birininki kabul edilmiş, diğerininki kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen) Demişti ki: "Seni mutlaka öldüreceğim." (Öbürü de:) "Allah, ancak korkup-sakınanlardan kabul eder. Eğer beni öldürmek için elini bana uzatacak olursan, ben seni öldürmek için elimi sana uzatacak değilim. Çünkü ben, alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım... " (Maide Suresi, 27-28) "Sonunda nefsi ona kardeşini öldürmeyi (tahrik edip zevkli göstererek) kolaylaştırdı; böylece onu öldürdü, bu yüzden hüsrana uğrayanlardan oldu. Derken, Allah, ona, yeri eşeleyerek kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini gösteren bir karga gönderdi. "Bana yazıklar olsun" dedi. "Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini gömmekten aciz miyim?" Artık o, pişman olmuştu." (Maide Suresi, 30-31) |
Nefsine, kıskançlığına yenik düşen Kabil, kardeşini öldürmüş ancak pişman olmuştur. Allah`ın bir işaret olarak gönderdiği toprağı eşeleyen kargayı fark ederek cesedi gömmesi gerektiğini öğrenmiştir. Pişman olması onun gafletten uyanıp şuurunun açılmasına vesile olmuştur.
ALLAH’IN EMRETTİĞİ MERHAMETİN, BİRLİĞİN, SEVGİNİN, ADALETİN VE YARDIMLAŞMANIN YAŞANMADIĞI TOPLUMLARA ŞEYTANIN İSTEDİĞİ KARMAŞA, ÇEKİŞME, NEFRET, ÖFKE, ADALETSİZLİK VE KISKANÇLIK GİBİ OLUMSUZLUKLAR HAKİM OLUR.
“Müminler”in ise ayetlere bakıldığında neşeli, kaliteli ve sevgi dolu insanlar olarak tanıtıldıkları görülmektedir. Müminler, onları kıskanan ve onlara karşı yukarıda yer verdiğimiz ayetlerde geçtiği gibi büyük öfke besleyen kişilerce hedef alınacak, sahip oldukları imkanları ve güzellikleri yitirmeleri için baskıya maruz kalacaklardır.
Nitekim sevgisiz insanlar, başkalarının sevgiyi yaşamasından rahatsız olurlar. Güzel insanlar ekseriyetle kıskanılırlar ve kendilerini kötü hissetmeleri için çirkin sözlere maruz kalırlar. Başarılı insanlar başarısızlığa sevk edilmek istenirler. Başarısız, mutsuz insanlar başkalarının da böyle olmalarını isterler. Bir ideolojiyi savunanlar, bu ideolojiyi gerekirse zorla diğerlerine de benimsetmeye çalışırlar.
Aslında bu durum insanların çoğunun kendi hayatlarında yakinen şahit oldukları bir yaklaşım biçimidir. Örneğin zengin olmayanlar zenginleri, güzel olmayanlar güzelleri, herhangi bir yeteneğe sahip olmayanlar yetenekli bireyleri, solcular sağcıları, sağcılar solcuları sevmezler ve karalarlar. Birçok insanın hayatı çoğunlukla çevrelerindeki kişileri kendilerine benzer koşullardaki bir hayata mahkum tutmaya veya çekmeye çalışmakla geçer.
Oysa ki kıskançlığa ve sevgisizliğe dayanan mutsuzlukların, acımasızlıkların, adaletsizliklerin ve bölünmelerin ne büyük tahribatlara yol açtıkları herkes tarafından net bir biçimde görülür. Çünkü en zengininden en fakirine, çocuğundan yaşlısına, sağcısından solcusuna herkes dünyadaki ülkelere hakim olan acımasız, adaletsiz, kıskançlık üzerine kurulu sevgisiz bu sistemden büyük zararlar görmektedir. Çözüm ise insanların çoğunluğuna göre değil Kuran ahlakına göre hareket etmekle sağlanacaktır.
Netice ve Talep :
Kapalı çevrelerde yetişen, mutsuz, kıskanç, sevgisiz, kalitesiz, saldırgan insanların sayısı her geçen gün arttıkça toplumda adaletsizlikler, bölünmeler, çatışmalar ve ahlaki çöküşler meydana gelmektedir. Bu gelişmeler sırasında, toplum içinde azınlıkta olan sevgi dolu, neşeli ve kaliteli insanlar da büyük mağduriyetlere uğramaktadır. Bu kişiler onların varlığından rahatsız olan, kendilerini toplumdaki çoğunluğa uymaya zorlayan insanların saldırılarına maruz kalmaktadır.
Tüm bunların sona ermesi için yapılması gereken tek şey; GERÇEK KURAN AHLAKININ YAŞANMASIDIR. Böylece nefret yerini sevgiye, kıskançlıklar gıptaya, kalitesizlik güzellik, estetik, sanat ve zenginliğe, anlaşmazlıklar uzlaşmaya yerini bırakacak; tüm topluma barış ve huzur hakim olacaktır.
Müvekkil Adnan Oktar’ın görüşlerini Sayın Dairenizin bilgisine saygılarımızla sunarız.
23.11.2023
Adnan Oktar
Müdafii
Av. Mert Zorlu
