İSTANBUL 1 AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA

DOSYA NO:    2024/74 E.

SUNAN:          Adnan Oktar

MÜDAFİİ:     Av. Mert Zorlu

KONU: İddianamede yer alan sözde örgütün moral ve motivasyonunu ayakta tutmak amacıyla Mehdiyet inancının anlatıldığı isnadına cevaben, Mehdiyete inanmanın ve Mehdiyeti anlatmanın inançlı her Müslüman için olağan olduğunu, Mehdiyetin sadece İslam inancında değil Musevilik ve Hristiyanlıkta da var olduğunu, bu konuyu anlatmanın maddi, siyasi veya örgütsel bir amaç taşımadığını izah eden dilekçemizdir.

AÇIKLAMALAR:

Müvekkilin hayatının hiçbir döneminde Mehdilik iddia etmediği ve etmeyeceği konusunda tavrının kesin olduğu tüm Türkiye tarafından bilinmektedir. İddianamenin 19. ve 20. sayfalarında ise,

İddianame sf. 19 Adnan OKTAR’ın görüşe gelen avukatları vasıtasıyla çok sayıda dini anlatımlar, dini örneklemeler, ayetler ve hadislere atıflar, mehdi, deccal, ahir zaman anlatımlarıyla örgüt mensuplarına aktarımlar ve telkinler yaptığı, örgütün ideolojisini canlı tutmak, bağlı ve birlikte tutmaya çalıştığı,

İddiname Sf. 20 Adnan OKTAR’ın Avukatlarla görüşmesi esnasında Türkiye ve Dünya gündemindeki siyasi olaylar, doğa olayları gibi konularda olayların sebebini kendisinin tutuklu olmasına bağlayarak bunu dini atıflarla delillendirme çabası içerisinde olduğu ve bunu içerideki ve dışarıdaki örgüt mensuplarına aktarımını sağlayarak telkin ettiği, bu delillendirme çabası içerisinde mehdilik kavramına atıflar yaptığı, sosyal medyada mehdiliği gündemde tutmak için talimatlar verdiği,

şeklinde somut bir delili olmayan, tamamen yoruma dayalı hayali bir isnat yer almaktadır. BU İSNAT, İDDİA MAKAMININ İSLAMİ BİLGİSİNİN YETERSİZLİĞİ NEDENİYLE ORTAYA ÇIKMIŞTIR. Çünkü MEHDİYETİ ANLATMAK, gündemi ve doğa olaylarını ahir zaman hadislerinde ve ayetlerde yer alan bilgiler doğrultusunda yorumlamak Mehdilik iddia etmek olmadığı gibi, İNANÇLI VE DİNDAR HER MÜSLÜMANIN HAYATININ OLAĞAN BİR PARÇASIDIR.

Malum olduğu üzere Peygamberimiz (sav)’in Müslümanların hayatlarını nasıl yaşamaları gerektiğini, dini vecibelerini ne şekilde yerine getireceklerini, başlarına neler gelebileceğini ve bunlara nasıl karşılık vermeleri gerektiğini anlatan binlerce hadisi bulunmaktadır. MEHDİYET VE KIYAMET ALAMETLERİ KONUSU DA HADİS LİTERATÜRÜ İÇİNDE GENİŞ BİR YER TUTMAKTADIR.PEYGAMBERİN HABER VERDİĞİ BİLGİLERİN HER BİRİNİ; NASIL NAMAZ KILINACAĞINI, NASIL ABDEST ALINACAĞINI, NASIL İYİ BİR İNSAN OLUNACAĞINI HER MÜSLÜMAN OKUMAKLA, ÖĞRENMEKLE VE ANLATMAKLA MÜKELLEF OLDUĞU GİBİ SAHİH VE MÜTEVATİR HADİSLERLE MÜJDELENDİĞİ MEHDİYET KONUSUNU DA AYNI ŞEKİLDE BİLMEKLE, ÖĞRENMEKLE VE ANLATMAKLA MÜKELLEFTİR. Mehdiyet konusu Peygamberin anlattığı binlerce konudan sadece biridir. Peygamberin üzerinde durduğu her konu kadar önemlidir. Müslümanların bu konuyu anlatmasına, ilgili hadisleri aktarıp yorumlamasına Peygamberimiz (sav)'in sünnetine tabi olma isteği dışında olmadık başka anlamlar ve amaçlar yüklenmesi de gereksizdir.

İslam tarihine bakıldığında, yakın tarihte de çokça örneği görüldüğü üzere, MEHDİYETİ ANLATAN ALİMLERİN, ARAŞTIRMACILARIN VE YAZARLARIN NEREDEYSE HEPSİ MEHDİLİK İDDİA ETMEKLE İTHAM EDİLMİŞTİR. Mehmet Şevket Eygi, Şeyh Nazım Kıbrısi, Bediüzzaman Said Nursi, Süleyman Hilmi Tunahan, Esad Coşan, Mahmut Ustaosmanoğlu, Muhammed Raşid Erol bu kişilerden bazılarıdır. Mehdi’yi ancak kendini Mehdi zannedenler anlatır gibi bir imaj oluşturulması, müvekkilin kanaatine göre, Mehdiyetin anlatılmasının, müjdelenmesinin engellenmesi için oluşturulmuş özel bir durumdur.

Müvekkil Adnan Oktar, İslam’ı anlatma, Devlete sadık ve itaatli, maneviyatlı ve milli şuura sahip bir nesil yetiştirilmesi konusunda 40 yılı aşkın süredir kültürel çalışmalar yapan bir kişidir. Bu çalışmaları kapsamında, İslam’ın temel inanç esaslarından biri olan, Peygamber tarafından çok sayıda hadisle açıklanmış Mehdiyet konusunu da uzun yıllardır anlatmaktadır. PEYGAMBERİMİZ (SAV)’İN ÖĞÜT VE TAVSİYELERİNE UYARAK, Müslümanların üzerindeki ataleti ortadan kaldıracağına, Devlete itaati pekiştireceğine, İslam alemindeki acıların son bulmasını sağlayacağına, şuurlu ve bilinçli bir nesil yetişmesine vesile olacağına inandığı için Mehdiyet konusunun üzerinde durduğunu beyan eden müvekkilin inancını anlatmasının anayasal bir hak olduğu izahtan varestedir.ÜSTELİK MÜVEKKİL BU İNANCINI ANLATTIĞI İÇİN HERHANGİ BİR MENFAAT ELDE ETMEMİŞ -TAM TERSİ ÇOK SAYIDA FEDAKARLIKTA BULUNMUŞ, HAKSIZ İTHAMLARA UĞRAMIŞ- İNANCINI ZOR VE DAYATMAYLA KİMSEYE DİKTE ETMEMİŞ, KİMSEYİ KENDİSİ GİBİ DÜŞÜNMEYE VE İNANMAYA ZORLAMAMIŞTIR.

Müvekkil Adnan Oktar dindar bir vatandaş olarak Peygamberimiz (sav)’in “Mehdi çıkacak, İsa Mesih gelecek, birlikte namaz kılacaklar, Mehdi gelmeden önce depremler artacak, ekonomik krizler olacak, salgın hastalıklar yayılacak, Irak 3’e bölünecek, Afganistan işgal edilecek, Bağdat alevler içinde kalacak, Suriye’de savaşlar olacak, çift kuyruklu yıldız geçecek, Güneş’te alametler belirecek, adaletsizlik hakim olacak, masum kadınlar ve çocuklar katledilecek” gibi daha YÜZLERCE DETAY VERDİĞİ HABERLERİNE İNANMAKTA, GÜVENMEKTE VE KANUNLARIMIZDA BUNA BİR BEİS OLMADIĞI İÇİN DE -KENDİ GÖRÜŞÜNÜ DEĞİL- PEYGAMBERİMİZ (SAV)’İN BU SÖZLERİNİ ANLATMAKTADIR.

1. PEYGAMBERİMİZ (SAV)’İN SÖZLERİNİ ANLATMAK ÖRGÜTSEL İDEOLOJİ VE ÖRGÜTSEL MOTİVASYON ARACI OLARAK NİTELENEMEZ

Yukarıda izah ettiğimiz üzere, Mehdiyet Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde geçen yüzlerce konudan sadece biridir. Bu konuyu içinde bulunduğumuz çağda önemli kılan, Peygamberimiz (sav), Mehdi’nin gelişi öncesinde gerçekleşeceğini haber verdiği 150’den fazla alametin tamamının birebir son 40 yılda ardı ardına çıkmış olmasıdır. Bu, mucizevi bir durumdur. Peygamberimiz (sav)’in bundan 1400 yıl önce haber verdiği yüzlerce olayın birebir tam tarif ettiği şekilde gerçekleşmiş olması Peygamberin en büyük mucizesidir.İNANÇLI HER İNSAN PEYGAMBERİN MUCİZESİ KARŞISINDA HEYECAN DUYAR. BU HEYECANINI DA İNSANLARLA PAYLAŞMAK İSTER. MÜVEKKİL ADNAN OKTAR’IN SÜREKLİ MEHDİYETİ ANLATMASI DA BU HEYECANIN BİR YANSIMASIDIR.İnançlı bir insanın hayatının doğal akışı ve refleksi olan bu tutumu “örgütsel bir eylem” olarak nitelemek ise anayasanın vatandaşlara tanımış olduğu inanç ve ifade özgürlüğünün de ihlali olmaktadır.

İnançlı bir insanın bakış açısından değerlendirildiğinde, asıl şaşırtıcı olan Peygamberimiz (sav)’in mucizelerinin gerçekleşmiş olması karşısında duyulan heyecanı yadırgamak, bu mucizelerin konuşulmamasını istemek, Peygamberimiz (sav)’in bunca açık mucizesini yok saymaya ve gizlemeye çalışmaktır.

İddia Makamının Mehdiyeti anlatmayı sözde örgütün moral ve motivasyonunu canlı tutmaya matuf bir eylem olarak nitelemesi sadece hukuki açıdan değil akıl ve mantık açısından da manasızdır. Zira, arkadaşlarının ya da görüştüğü insanların “motive olabilmek” için Mehdiyeti öğrenmeleri ve Mehdiyet hakkında bilgilendirilmeleri gerekiyorsa müvekkil Adnan Oktar’ın bunun için avukatları aracılığıyla bilgi göndermesine ihtiyaçları yoktur.

ÇÜNKÜ;

  • Hemen her Müslümanın evinde Kuran’ı Kerim ve Hadis kitapları bulunmaktadır.
  • Müvekkilin, Mehdiyet ve Ahir Zaman konularında zaten 40 yıldan bu yana kaleme aldığı onlarca kitabı vardır. Bugüne kadar milyonlarcası halkımıza ücretsiz olarak dağıtılmış bu kitaplar aynı zamanda sayısız internet sitesinde de ücretsiz olarak mevcuttur. Zaten herkeste bulunan ya da kolaylıkla ulaşabildiği bu kitaplarda tüm detaylarıyla bulunan bilgileri ayrıca cezaevinden avukatlarıyla insanlara göndermesine gerek ve ihtiyaç yoktur.
  • Hemen her insanın elinin altında internet, akıllı telefon ve bilgisayar vardır.
  • Adnan Oktar anlatsa da anlatmasa da ortalama zekaya sahip ve hadisleri okuyan her insan içinde bulunduğumuz dönemin ahir zaman olduğunu anlayabilmektedir.
  • Youtube, instagram, twitter gibi sosyal medya mecralarında onlarca yerli ve yabancı insan (astrologlar, kanaat önderleri, araştırmacılar, hadis alimleri vb) her gün kıyamet alametlerini, bir kurtarıcının (Mehdi’nin) geldiğini, altın bir çağın arifesinde olduğumuzu tarihler vererek hali hazırda anlatmaktadır.

Yani müvekkil kendisine yapılan dayatmaya boyun eğse (ki kendisi bunu asla yapmayacağını beyan etmektedir) ve Mehdiyeti anlatmaktan vazgeçse bile Mehdiyetin konuşulması, anlatılması, bilinmesi engellenemez. Müvekkil Adnan Oktar anlatsa da anlatmasa da insanlar Mehdiyeti merak etmekte, araştırmakta, öğrenmekte ve konuşmaktadır. Bunun için sözde silahlı bir örgüt kurmaya ihtiyaç yoktur. Amacı Mehdiyeti anlatmak ve konuşmak olan, Mehdiyet anlatarak ve konuşarak motive olan, motive edilmeye ihtiyaç duyan bir örgüt olması akla, mantığa ve hukuka aykırıdır.

2. MEHDİYET İNANCI TEVRAT VE İNCİL’DE, MUSEVİLİK VE HRİSTİYANLIKTA DA VARDIR

Bilindiği üzere Mehdiyet inancı sadece İslam’da değil tüm hak dinlerde olan bir inançtır. Sadece Müslümanlar değil Museviler ve Hristiyanlar da Mehdi’yi beklemektedirler. Dolayısıyla Mehdiyet konusu yalnızca Türkiye’yi ilgilendiren bir konu değil tüm dünyayı ilgilendiren, tüm dünya çapında konuşulan ve gündemde tutulan bir konudur.

MÜVEKKİLİN MEHDİYET İNANCININ TEVRAT, İNCİL VE TÜM HAK DİNLERDE YER ALDIĞINA DAİR İNANÇ VE DÜŞÜNCELERİ İSE ŞÖYLEDİR:

  • Kuran’da, Tevrat ve İncil’in tahrif olmamış, Kuran’a uygun bölümlerinin muteber olduğu bildirilmiştir

Allah Kuran’da, Müslümanların Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’e ve ondan önce gönderilmiş olan tüm Peygamberlere ve bu Peygamberlere indirilenlere iman ettiklerini bildirmektedir. Bakara Suresi’nin 4. ayetinde Allah Müslümanlar için; “ve onlar, sana indirilene, senden önce indirilenlere iman ederler…” buyurmaktadır.

Kuran’da bildirildiği gibi İncil, Tevrat, Zebur ve Hz. İbrahim (as)’ın sayfaları geçmişte yaşamış Peygamberlere indirilmiş olan kitaplardır. Bu kitapların bir kısmı yok olmuş, bir kısmı da tahrif olmuş veya değiştirilmiştir. Fakat buna rağmen içlerinde, hak dine ait birçok doğru izah da yer almaktadır. Müslümanlar, bu kitapları Kuran’a ve sünnete göre değerlendirip, ayetlere ve hadislere uygun olan izahların doğru olduğuna hüsn-ü zan ederler. Dolayısıyla, Kuran’a uygun, sünnete mutabık Tevrat ve İncil izahları Müslümanların istifade edebilecekleri ilmi kaynaklardır.Ancak temel şart, bu izahların Kuran ayetlerine ve hadislere uygun olmalarıdır.

Allah bu kitapların, gönderildikleri dönemde insanlar için yol gösterici olduklarını bildirmiştir. Ayetlerde şöyle buyrulmaktadır:

O, sana Kitabı hak ve kendinden öncekileri doğrulayıcı olarak indirdi. O, TEVRAT’I VE İNCİL’İ DE İNDİRMİŞTİ. BUNDAN (KUR’AN’DAN) ÖNCE (ONLAR) İNSANLAR İÇİN BİR HİDAYET İDİLER… (Al-i İmran Suresi, 3-4)

Bir diğer ayette Tevrat için şu şekilde bildirilmektedir:

Gerçek şu ki, BİZ TEVRAT’I, İÇİNDE BİR HİDAYET VE NUR OLARAK İNDİRDİK… (Maide Suresi, 44)

  • Hadislerde Tevrat ve İncil’de Mehdiyetin anlatıldığının haber verilmesi, Müslümanların bu kaynaklardan da Mehdiyeti öğrenmeleri içindir

Allah Kuran'daki pek çok ayetle, Mehdiyeti ve İslam ahlakının dünya hakimiyetini Müslümanlara haber vermiştir. Mehdi’nin zuhuru, diğer kutsal kitaplarda da haber verilmiş olan bir gerçektir. Tevrat ve Kitabı Mukaddes'in Mezmurlar bölümünü oluşturan Zebur, Kuran ayetleri ve Peygamber Efendimiz (sav)'in hadisleri ile mutabık olan ve zaman içinde değiştirilmeden korunmuş bölümler içermektedir.

Kuran'da, "Andolsun, Biz Zikirden (Tevrat'dan) sonra Zebur'da da: "Şüphesiz Arz'a salih kullarım varisçi olacaktır" diye yazdık. (Enbiya Suresi, 105) ayetiyle, Mehdi’nin gelişinin ve dünya hakimiyetinin, Tevrat ve Zebur'da da müjdelendiği haber verilmektedir. Nitekim Tevrat ve Zebur'u incelediğimizde, bu gerçeğin oldukça detaylı ve Kuran ayetleri ve hadislerle mutabık şekilde bildirilmiş olduğu görülmektedir. "Moşiyah", "Kral Mesih", "Shiloh (gönderilmiş olan, Allah'ın armağanı)" ve çeşitli başka isimlerle anılan Mehdi’nin zuhuru ve dünya hakimiyeti anlatılmış, Mehdi’nin zuhurundan önceki ve sonraki dönem de tarif edilmiştir.

Mehdi’nin zuhuru, dünya tarihinin en büyük olayıdır ve bu büyük olaya bütün kutsal kitaplarda işaret edilmektedir. Mehdi’nin gelişi, sadece Peygamberimiz (sav) zamanından beri değil, binlerce seneden beri bilinen ve beklenen bir müjdedir.

Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde, Hz. Mehdi (as)’ın zuhurunun, Allah’ın vahyi olan tüm kitaplarda haber verildiği şöyle bildirilmektedir:

Naim buyurdu ki: Ben Hz. Mehdi (as)’ı Peygamberlerin suhufunda (sahifelerde; Adem, Şit, İdris ve İbrahim Peygamberlere indirilen sahife şeklindeki kitaplarda) şöyle bulurum: “Mehdi’nin amelinde ne zulüm ne de ayıp yoktur.” (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, sf. 21)

Peygamberlere dair olan kitaplarda, “Mehdi’nin işi zulüm ve kötülük değildir” şeklinde işaret edilmiştir. (El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, sf. 49)

İbni Münavi diyor ki: “Danyal (as)’ın kitabında şöyle yazılıdır: … Mehdi çıkacak ve Allah-u Teala daha önce fesada uğrayanları ve iman ehlini onunla kurtaracaktır. Sünnetler onunla ihya edilecek… (Bu hadis Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman isimli kitabın Süleymaniye Kütüphanesi’nde bulunan el yazılı bir nüshasında mevcuttur.)

BU HADİSLERDEN ANLAŞILIYOR Kİ; MEHDİYET KONUSU, BÜTÜN HAK DİNLERİN KİTAPLARINDA YER ALMIŞTIR.Tevrat ve İncil’de de, Mehdi’nin geleceği, vasıflarının ne olacağı, faaliyetleri ve vesilesiyle gerçekleşecek Allah’a iman ve din ahlakının hakimiyet dönemi, binlerce yıl öncesinden bildirilmiştir. Her ne kadar günümüzde tahrif olmuş halleri bulunsa da, Tevrat ve İncil’in bozulmadan kaldığına hüsn-ü zan edilen, Kuran ayetleri ve Peygamberimiz (sav)’in hadisleri ile mutabık bölümlerinde, bu izahlar görülmektedir.

  • Tevrat’ta ve İncil’de vaad edilen hakimiyet samimi müminlerin, salih Müslümanların hakimiyetidir

Tevrat’taki hakimiyet izahlarıyla kastedilen, sadece belli bir millet ya da ırk değildir. Müslüman olan -yani Allah’a teslim olmuş- ve Allah’a şirk koşmadan, samimi inanan kim ise, o kişi iman edenler topluluğunun bir parçası olur.Hakimiyet, bir topluma veya soya değil, samimi müminlere vadedilmiş bir müjdedir. Bir kişinin sadece Musevi ya da Hıristiyan olarak doğduğu için kendisine hakimiyet vadedildiğini düşünmesi çok büyük bir yanılgı olacaktır. Önemli olan bir kimsenin hangi toplumun parçası olarak doğduğu değil; Allah’a, din ahlakına ve Peygamberlere olan bağlılığı, sadakati, itaati ve teslimiyetidir. Bir kişi, Allah’ın varlığını kabul etmiyorsa ya da Allah’ın kudretini gereği gibi takdir edemiyorsa veya din ahlakını tam anlamıyla yaşamıyorsa; Peygamberlere inanıp onların mübarek sünnetlerini devam ettirmiyorsa; bu kişinin hangi soya ya da topluma mensup olduğu ona bir fayda sağlamayacaktır. Allah’a inanmayan, O’na gönülden teslim olmayan bir kimsenin, Hz. İbrahim (as)’ın, Hz. Yakup (as)’ın, Hz. Musa (as)’ın soyundan veya ırkından olması bir anlam taşımaz; çünkü bu kişi soyundan geldiği mübarek Peygamberleri reddetmiş bir kişidir. Bir kimsenin iman sahibi olmadan, sadece Peygamberler neslinden gelmesi, o kişiyi mübarek bir insan kılmaz. Hz. İbrahim (as)’ı, Hz. İshak (as)’ı, Hz. Yakup (as)’ı, Hz. Musa (as)’ı kabul etmeyen, Allah’ı sevmeyen, Allah’tan korkmayan bir kişinin hangi soydan geldiğinin Allah Katında bir önemi yoktur.

Allah Kuran’da, insanı değerli kılan tek ölçünün, takva olduğunu bildirmiştir:

… Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır. (Hucurat Suresi, 13)

Tevrat’ta haber verilen hakimiyet de belirli bir grubun veya soyun diğer toplumlar üzerinde güç ve iktidar sahibi olması değil, Allah’a samimi imanın ve tüm insanlara emrettiği gerçek din ahlakının yeryüzüne hakim olmasıdır. Açıktır ki, Tevrat’ta bahsi geçen ve hakimiyet vaat edilen, samimi iman sahibi topluluğun vasıflarına kim sahipse, Allah, iman ve din ahlakının yeryüzüne hakimiyetine onları vesile edecektir. Diğer bir deyişle Allah’a imanı ve din ahlakını hakim edecek olanlar, Allah’a samimi olarak iman eden, O’na saygı dolu bir korkuyla bağlı, Allah’ın bildirdiği ahlakı koruyan, gönülden teslim olmuş, şefkati, merhameti ve sevgiyi yaşayan müminlerdir. (EK.1 Tevrat’ta Mehdiyet Anlatımları)

  • Hz. İsa kendisinden sonra gelecek olan Mehdi’yi haber vermiştir

Aynı şekilde İncil'in Kuran'la mutabık hak olan bölümlerinde de Mehdi’nin gelişi müjdelenmiştir. İncil'de geçen "Faraklit" ve "su testisi taşıyan adam" tanımlamaları dikkat çekicidir.Faraklit’in kelime anlamı: Yardımcı, Hakikat Ruhu, Tesellici’dir. Bu ifadelerle, Hz. İsa (as)'ın ahir zamanda geleceğini müjdelediği; dünyaya barış, huzur, birlik ve beraberlik, sevinç ve mutluluk getirecek bir liderden bahsedilmektedir. Hz. İsa (as) havarilerine, kendisinden sonra gelecek bu güvenilir kişiye yani Mehdi’ye uymalarını, onun sözünü dinlemelerini ve son ana kadar onu izlemelerini şöyle öğütlemektedir:

Eğer beni seviyorsanız, emirlerimi gözetirsiniz. BEN DE ALLAH’A YALVARACAĞIM VE O SİZE BAŞKA BİR “FARAKLİT” (MEHDİ) GÖNDERECEKTİR. (Yuhanna, 14:15-16)

Faraklit, öyle bir hakikat ruhudur ki, RAB ONU BENİM İSMİMLE (MESİH) gönderecektir. O (MEHDİ) size her şeyi öğretecek ve benim size söylediklerimi de tekrar hatırlatacaktır. (Yuhanna, 14:26)

Faraklit (Mehdi) geldiğinde benim için şahitlik edecektir ve siz de bana şahitlik edersiniz. (Yuhanna, 15:26-27)

Ben size hakkı söylüyorum. Benim gitmem sizin için hayırlıdır. ÇÜNKÜ BEN GİTMEZSEM FARAKLİT (MEHDİ) SİZE GELMEZ. Ama ben gidersem, Allah onu (Mehdi’yi) size gönderir. (Yuhanna, 16:7)

Günah için, çünkü bana iman etmezler. Salah için, çünkü Allah’a gidiyorum ve artık beni göremezsiniz. VE HÜKÜM İÇİN, ÇÜNKÜ BU DÜNYANIN REİSİNDE (MEHDİ) HÜKMEDİLMİŞTİR. Size söyleyecek daha çok şeylerim var, fakat şimdi dayanamazsınız. FAKAT O HAKİKAT RUHU (MEHDİ) GELİNCE SİZE HER HAKİKATE YOL GÖSTERECEK. Zira kendiliğinden söylemeyecektir, fakat her ne işitirse söyleyecek ve gelecek şeyleri size bildirecektir. (Yuhanna, 16:9-13)

Mesih şöyle dedi: Artık ben sizinle çok söyleşmem. Çünkü BU ALEMİN REİSİ (MEHDİ) GELİYOR. Bende asla onun nesnesi yoktur. (Yuhanna, 14:30)

İncil’de, Hz. Zekeriya da Hz. Davud’un soyundan gelen güçlü bir kurtarıcıyı yani Mehdi’yi haber vermektedir

Zekeriya Peygamberin ilerisi ile ilgili bildirisi:

Eski çağlardan beri Kutsal Peygamberlerinin ağzından bildirdiği gibi, KULU DAVUT'UN SOYUNDAN BİZİM İÇİN GÜÇLÜ BİR KURTARICI ÇIKARDI. Düşmanlarımızdan, bizden nefret edenlerin hepsinin elinden kurtuluşumuzu sağladı. (Luka, Bap 1, 69-70)

Bunların yanı sıra, İncil'de belirtilen ahir zaman alametleri ile Hz. İsa (as) ve Mehdi’nin zuhurundan sonraki zamana dair tarifler de, Kuran ayetleriyle ve Peygamberimiz (sav)'den rivayet edilen hadislerle büyük bir mutabakat içermektedir. Dolayısıyla İncil'e göre de ahir zaman alametlerinin hemen hepsi birbiri peşi sıra ortaya çıkmaktadır. Tüm bunlardan, başta İslami kaynaklara, ardından da İncil, Tevrat ve Zebur'a dayanarak içinde bulunduğumuz dönemin Mehdi’nin faaliyet yaptığı dönem olduğu açıkça söylenebilmektedir. (EK 2. İncil’de Mehdiyeti anlatan bölümler)

  • Musevi alimlerin Mehdiyetle ilgili açıklamaları Kuran’la ve Hadislerle uyumludur

Musevilikte sadece Tevrat’ta değil hem yazılı hem de sözlü kaynaklarda Mehdiyet çok kapsamlı olarak anlatılır. Nitekim Kuran-ı Kerim’de de bilindiği üzere

Andolsun, Biz zikirden sonra Zebur'da da: "Şüphesiz Arz'a salih kullarım varisçi olacaktır" diye yazdık. (Enbiya Suresi, 105)

Ayetiyle İslam ahlakının yeryüzüne hakimiyeti yani Mehdiyetin Musevi kaynaklarında da anlatıldığı bildirilmiştir.

Bir diğer Kuran ayetinde ise şöyle bildirilmiştir:

Gerçek şu ki, Biz Tevrat’ı, içinde bir hidayet ve nur olarak indirdik. Teslim olmuş peygamberler, Yahudilere onunla hükmederlerdi. BİLGİN-YÖNETİCİLER (RABBANİYUN) VE YÜKSEK BİLGİNLER DE (AHBAR), Allah'ın Kitabı’nı korumakla görevli kılındıklarından ve onun üzerine şahidler olduklarından (onunla hükmederlerdi.) Öyleyse insanlardan korkmayın, Ben'den korkun ve ayetlerimi az bir değere karşılık satmayın. Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, kafir olanlardır. (Maide Suresi, 44)

Bu ayette Allah’ın Hz. Musa’ya indirdiği hükmünü korumakla görevlendirilmiş Yüksek Alimlere yani Rabbanilere dikkat çekilmiştir. Nitekim Peygamberimiz (sav)’in de yaşadığı dönemde Musevi alimlerle görüştüğü, fikir alış verişinde bulunduğu bilinmektedir. Bu alimler tarafından nesilden nesile aktarılarak gelen sözlü ve yazılı kaynaklarda da Mehdiyetle ilgili önemli bilgiler yer almaktadır. (EK 3. Musevi Alimlerinin Mehdiyetle İlgili Anlatımları)


Sonuç olarak;

Müslümanlar her devirde Mehdi’yi beklemiş, Mehdi’yi anlatmış ve Mehdi’nin gelişine ihtiyaç duymuşlardır. Müvekkil de bu düşünce ve duygularla, Peygamber’in sözüne duyduğu güvenle ve itaatle Mehdi’nin geleceğine inanmakta, Mehdi’yi anlatmakta ve Mehdi’yi beklemektedir. Bunların hiçbirinde suç unsuru olmadığı gibi suça yönelten ya da herhangi bir kanun dışı eyleme zemin hazırlayan herhangi bir husus bulunmamaktadır. Yukarıda kapsamlı olarak izah edilen ve müvekkilin samimi düşünce ve inancını ortaya koyan bilgiler ışığında değerlendirildiğinde konuyla ilgili isnatların geçersizliği açıkça görülmektedir. Buna binaen müvekkil hakkında “mehdilik iddiasında bulunduğu” isnadına dayalı tüm suçlamalardan beraatine karar verilmesini saygılarımızla talep ederiz. 06.11.2024

Adnan Oktar Müdafii

Av. Mert Zorlu

Daha yeni Daha eski