Maddenin aslı konusuyla ilgili olarak müvekkil Adnan Oktar'ın yeni açıklamalarını kamuoyunun takdirine sunuyoruz:

Maddenin fiziksel bir varlığının olmadığının kuantum fiziği ile keşfedilmesi, aslında Kuran'da işaret edilen bir bilimsel gerçeği ortaya çıkarmıştır. Madde, fiziki olarak bir varlığa sahip olmadığından, beş duyumuzla bize iletilen sinyaller dışında dışarıda herhangi bir maddesel varlığa ulaşamadığımızdan, yalnızca bir HAYAL olarak varlık göstermektedir. Bu, yaratılan her şeyin bir gölge varlık olduğunu, her şeyin bir yansımadan ibaret olduğunu, onlara hayat veren Ruh'un bir tecellisi olduğunu göstermektedir. O Ruh, Allah'ın ruhudur.

Gözlerimize iletilen elips şeklindeki ekran üzerinde sergilenen görüntüler bütünü, her saniye, bize özel olmak üzere Allah tarafından yaratılmaktadır. Ezelden ebede kadar yaratılan tüm görüntüler, Allah'a aittir. Dolayısıyla Allah, bütünüyle tüm kainatı ve tüm yarattıklarını kaplamıştır; HER VARLIK YALNIZCA ALLAH'IN BİR TECELLİSİ OLARAK VARDIR. O'nun dışında hiçbir mevcudiyet yoktur.

Allah'ın en fazla tecelli ettiği varlık ise insandır. Allah, insanı "Ruhundan üflediğini" belirtmektedir:

Ki O, yarattığı her şeyi en güzel yapan ve insanı yaratmaya bir çamurdan başlayandır.

Sonra onun soyunu bir özden (sülale'den), basbayağı bir sudan yapmıştır.

Sonra onu 'düzeltip bir biçime soktu' ve ONA RUHUNDAN ÜFLEDİ. Sizin için de kulak, gözler ve gönüller var etti. Ne az şükrediyorsunuz? (Secde Suresi, 7-9)

Allah'ın Ruhundan üflediğini belirtmesi, Allah'ın, yarattığı insana Kendi ruhundan ve Kendi sanatından özellikler vererek insana kıymet verdiğini izah etmek içindir. Bir sanatçının hünerini sanatında yansıtması gibi, Allah, Kendi eseri olan insana Kendi ruhunun güzelliklerinden vermiştir. Dolayısıyla insan, Allah'ın bir tecellisi, ruhundan üflediği bir varlık olarak yaratılmıştır, özel olarak var edilmiştir.

Bu gerçek, insanı, hayvan benzeri canlılardan türeyerek rasgele sebeplerle var olan bir varlık gibi göstermeye çalışan evrim teorisini, insanı, maddeye indirgemeye çalışan materyalizmi tam anlamıyla ORTADAN KALDIRMAKTADIR.

Büyük İslam alimi ve mutasavvıf olan Muhyiddin Arabi, bu gerçeği, “Varlık birdir, o da Hakk’ın varlığıdır” şeklinde ifade etmiştir. Üstad Bediüzzaman Hazretleri'nin "ulûm-i İslâmiyenin bir mucizesi" olarak adlandırdığı Muhyiddin Arabi, bu düşünceyi, "Her şey Haktır", "Hak, her şeyin aynıdır", "Vücud Hakk’ın vücududur" ve "Vücud birdir ve Hakk’ın vücududur" şeklinde ifade etmiştir.[1]

Vücud kavramı ise, 19. Yüzyıl yazar, şair ve mütefekkiri Ömer Ferit Kam tarafından şöyle izah edilmiştir: "Vücûd birdir. Ziyade değildir. O da Allah’ın vücududur. Allah’ın vücudundan başka vücûd yoktur. Olması da mümkün değildir."[2]

Bu konuda Muhyiddin Arabi'nin, Fusûsü'l-Hikem ve Fütûhâtü'l-Mekiyye eserlerindeki şu sözler oldukça açıklayıcıdır: “Hak varlığın aynısıdır; her şey Allah’a aittir ve Allah’a bağlıdır. Hatta Allah’tır; Hak varlıktır (el-Vücûd), eşya ise onun suretleridir.”

Bu düşüncenin temelinde, özellikle insanın, bütün var olan, var olmuş ve var olacakların, mutlak, sonsuz ve ezeli bir varlıktan, yani Allah'tan türediği düşüncesi yer alır. Muhyiddin Arabi'nin vurguladığı asıl husus, tüm evrenin, içindeki her şey ile birlikte Allah'ın suretinde yaratılmış olması; yani istisnasız her şeyin Allah'ın birer tecellisi olarak var olmuş olmasıdır. Tüm kainatın, birer görüntü silsilesi ve hatta bir hayal olarak var edilmesinin temelindeki sır da budur. İzlediğimiz şeyler, Yaradan'a ait yansımalar, tecellilerdir.

Allah'ın, özellikle insanı, kainatı ve içindekileri birer tecelli olarak yaratmasının temelinde ise sevgi vardır. Yaratılan her kul, kendi varlığına ve diğer yaratılanlara bakarak, sevilecek olan tek varlığın Allah olduğunu, Allah'ın, kendi yaratılışında, her yerde ve her şeyde olduğunu, dolayısıyla tek ve yegane varlığın Allah olduğunu, tüm sevginin O'na yöneltilmesi gerektiğini anlamaktadır.

Tüm kainatın, Allah'ın bir tecellisi olarak yaratıldığını gören ve savunan alimler, “Allah vardı ve O'nunla birlikte başka bir şey yoktu" hadisini de bu kapsamda yorumlamışlardır. (Müsned, II, 431; Buhârî, "Tevḥîd", 22) Bunun anlamı, Allah'ın varlığının dışında herhangi bir şeyin var olmasının imkansız oluşudur. Allah, her şeye hakimdir; varlığı sınırsızdır.

Kuran'dan İşaretler

Yüce Allah, Kuran'da, her şeye hakim olduğunun, her şeyin Kendi tecellisinden var ettiğinin ve insanı, Kendi ruhundan yarattığının işaretlerini bildirmiştir. Konuyla ilgili bazı ayetler şu şekildedir:

Andolsun, insanı Biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. BİZ ONA ŞAHDAMARINDAN DAHA YAKINIZ. (Kaf Suresi, 16)

Allah, kişinin kendi şahdamarından bile kendisine daha yakın olduğunu belirterek, insanı tüm ruhuyla, tüm uzuvlarıyla, tüm varlığıyla kaplayan olduğunu haber vermektedir. İnsan, Allah'ın ruhundan yaratılmış bir varlıktır; O'nun tecellisidir. İşte bu nedenle Allah, insana, İNSANIN KENDİSİNDEN BİLE DAHA YAKIN OLDUĞUNU bu şekilde belirtmektedir.

Ve bilin ki muhakkak ALLAH, KİŞİ İLE KALBİ ARASINA GİRER. (Enfal Suresi, 24)

Kişi ile kalbi arasına girmek ifadesi ile Allah, insanı tüm benliği ile saran, ona hem şahdamarından hem de kalbinden daha yakın olan, onun bilmediklerini bilen, ona kendisinden dahi daha yakın olan olduğunu bildirmektedir.

Artık dosdoğru namazı kılın, zekatı verin ve ALLAH'A SARILIN, sizin Mevlanız O'dur. İşte, ne güzel Mevla ve ne güzel yardımcı. (Hac Suresi, 78)

"Allah'a sarılın" ifadesi, manevi anlam taşıdığı gibi, maddi olarak da insanın her an Allah ile birlikte olduğunu ifade eder. Çünkü insan, başlı başına Allah'ın tecellisi olarak yaratılmış bir varlıktır. Dolayısıyla insan, kendi varlığında ve bedeninde, baktığı her yerde Allah'ın bu tecellilerini görerek, Allah'ı daha çok severek, Allah'ın büyüklüğünü daha iyi kavrayarak, Allah'a maddi ve manevi anlamda sarılan bir varlık olmalıdır.

ALLAH'IN ELİ, ONLARIN ELLERİNİN ÜZERİNDEDİR. (Fetih Suresi, 10)

Allah ayetlerde, Kendi ruhani varlığının her daim, her an ve her yerde insanın üzerinde olduğunu çeşitli benzetmelerle haber vermektedir. Allah, bu açıklamalarla, yarattığı insanın Kendisinden bağımsız olmadığını, Kendisinin bir yansıması olarak var olduğunu, Kendisinden bir ruh olarak var edildiğini, Varlığının onda sürekli olarak tecelli edeceğini ifade etmektedir.

DOĞU DA ALLAH'INDIR, BATI DA. HER NEREYE DÖNERSENİZ ALLAH'IN YÜZÜ (KIBLESİ) ORASIDIR. Şüphesiz ki Allah, kuşatandır, bilendir. (Bakara Suresi, 115)

Ayetteki bu ifade ile, Allah'tan bağımsız bir mekan da olamayacağı, canlı-cansız tüm varlıkların, yer-mekan ve bunun içindekilerin tümünün Allah'ın varlığıyla varlık bulduğu belirtilmektedir. Hiçbir şey, Allah'ın varlığının dışında değildir; Allah'ın sonsuzluk vasfına uygun olan budur.

Gözler O'nu idrak edemez; O İSE BÜTÜN GÖZLERİ İDRAK EDER. O, latif olandır, haberdar olandır. (Enam Suresi, 103)

Allah, tüm gözleri idrak eder; çünkü tecellisi olarak yarattığı insanın gözlerinden bakan O'dur. O, tüm gözlere, tüm varlıklara hakimdir.

Allah, HER ŞEYİ KUŞATAN olduğunu ise ayetlerinde şöyle bildirmiştir:

Dikkatli olun; gerçekten onlar, Rablerine kavuşmaktan yana derin bir kuşku içindedirler. Dikkatli olun; GERÇEKTEN O, HER ŞEYİ SARIP-KUŞATANDIR. (Fussilet Suresi, 54)

 

GÖKLERDE VE YERDE NE VARSA TÜMÜ ALLAH'INDIR. ALLAH, HER ŞEYİ KUŞATANDIR. (Nisa Suresi, 126)

Her şeyi sarıp kuşatan olduğu gibi, her şeyi yapan da Allah'tır. Allah, kendilerine yapılan saldırıya karşı savunma savaşı içinde bulunan Peygamber ve sahabelerine, her işi yapanın Kendisi olduğunu şu şekilde bildirmiştir:

ONLARI SİZ ÖLDÜRMEDİNİZ, AMA ONLARI ALLAH ÖLDÜRDÜ; ATTIĞIN ZAMAN SEN ATMADIN, AMA ALLAH ATTI. Mü'minleri Kendinden güzel bir imtihanla imtihan etmek için (yaptı.) Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir. (Enfal Suresi, 17)

Allah, daha önce Tevrat'ta Musevilere haber verdiği bir gerçeği, Kuran'da Müslümanlara da haber vermektedir:

Bu nedenle, İsrailoğullarına şunu yazdık: Kim bir nefsi, bir başka nefse ya da yeryüzündeki bir fesada karşılık olmaksızın (haksız yere) öldürürse, SANKİ BÜTÜN İNSANLARI ÖLDÜRMÜŞ GİBİ OLUR. Kim de onu (öldürülmesine engel olarak) diriltirse, BÜTÜN İNSANLARI DİRİLTMİŞ GİBİ OLUR. And olsun, elçilerimiz onlara apaçık belgelerle gelmişlerdir. Sonra bunun ardından onlardan birçoğu yeryüzünde ölçüyü taşıranlardır. (Maide Suresi, 32)

Kuşkusuz ki ayetteki belirtilen eylemler ile bir insan teknik olarak tüm insanlığı öldüremez veya diriltemez; ancak sadece tecellilerden oluşan ve görüntüden ibaret bir dünyada, işlenen bu eylemin karşılığı metafizik olarak bu şekilde olabilecektir.

Tevrat'tan İşaretler

Tevrat'ta da, tüm kainatın Allah'ın tecellisi olarak, Allah'ın ruhu ile yaratıldığına işaret eden önemli bir pasaj yer almaktadır:

Musa şöyle karşılık verdi: “İsraillilere gidip, ‘Beni size atalarınızın Tanrısı gönderdi’ dersem, ‘Adı nedir?’ diye sorabilirler. O zaman ne diyeyim?” Tanrı, “BEN BEN’İM” dedi, “İsraillilere de ki, ‘BENİ SİZE BEN BEN’İM DİYEN GÖNDERDİ.’ (Mısırdan Çıkış, 3:13-14)

"Ben Ben'im" ifadesi, Allah'ın insanda tecelli olarak varlığına işaret eden önemli bir ifadedir. "Ben Ben'im" ifadesinin Tevrat'taki karşılığı olan Allah'ın Yehova ismi, pek çok kaynağa göre, ALLAH'IN, YARATTIKLARININ YAŞAMLARINDA SÜREKLİ VE DEVAM EDEN VARLIĞINI göstermektedir. Allah'ın zaman ve mekan üstü egemenliğini, hep var olmuş ve hep var olacak olduğunu, sonsuz ve her şeye hakim olduğunu ifade etmektedir. Allah'ın mutlak kudreti, Tevrat'ta "Ben Ben'im" ifadesi ile mükemmel şekilde anlatılmıştır. Bu ifade, ALLAH'IN GERÇEK MANADA DAİMA MEVUT OLAN TEK VARLIK oluşuna, insanın, Allah'ın tecellisi olarak yaratılmış bir varlık olduğuna işaret etmektedir.[3]

Kabala'nın en önemli doktrinlerinden biri olan Sefirot kuramına göre ise Allah'ın Yehova ismi, bütün kainatın ilahi isimlerden teşekkül ettiği ve bütün ilahi isimlerin de Yehova'dan kaynaklandığını ifade eder.[4] Yani Allah, tüm kainatı, tüm varlığı ile kaplamıştır; tüm kainat O'nun varlığındadır; O'nun tecellisidir. O'NUN DIŞINDA HİÇBİR ŞEY YOKTUR.

Sonuç:

Madde denilen şeyin maddesel bir varlığı olmadığı, bir hayal dünyasında yaşadığımız gerçeği ve insanın, Allah'ın ruhundan üfleyerek var ettiği metafizik bir varlık olduğu gerçeği hayatımızdaki en büyük gerçektir. Bu gerçek anlaşıldığında, insanları hayvandan türeyen bir varlık gibi görüp sınıflara ayıran, nefretin, öfkenin, savaşların, cinayetlerin sebebini oluşturan Darwinizm, materyalizm gibi sahte teoriler tamamen ortadan kalkar. Bu sahte teorilerin dayandıkları öz yok olmuş olur. İnsanların hırsları, çıkarcılıkları, rekabetleri, birbirlerine olan öfkeleri son bulur. Çünkü dünya, zannettikleri gibi maddi varlığı olan, meta için hırs yapılması gereken bir yer değildir artık.

Her şeyin metafizik olarak var olduğu, tüm kainatın yalnızca hayalden ibaret olduğu, tüm olanların beynimizdeki ekranda izlettirildiği ve en önemlisi, TÜM EVRENİN, İÇİNDEKİ HER ŞEY İLE BİRLİKTE ALLAH'IN SURETİNDE YARATILMIŞ OLDUĞU gerçeğini anlayan bir kişinin, maddi dünyanın tüm esaretlerinden kurtulacağı açıktır. Dolayısıyla bu gerçek, dünyadaki tüm felaketleri ortadan kaldıran, kainatın yaratılış amacını tüm açıklığı ile gösteren çok büyük bir gerçektir.

Müvekkilin yukarıdaki görüşlerini kamuoyunun takdirine sunar, saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz.

Adnan Oktar vekili,

Av. Mert Zorlu

 

[1] https://islamansiklopedisi.org.tr/vahdet-i-vucud

[2] https://www.arzueylulyalcinkaya.com/post/muhyiddin-i%CC%87bn%C3%BC-l-arab%C3%AE-nin-vahdet-i-v%C3%BCcud-d%C3%BC%C5%9F%C3%BCncesinin-temel-unsurlar%C4%B1-1-v%C3%BCcud

[3] https://islamansiklopedisi.org.tr/yehova

[4] https://islamansiklopedisi.org.tr/yehova

Daha yeni Daha eski