İSTANBUL 30. AĞIR CEZA MAHKEMESİ'NE
DOSYA NO : 2024/414 E.
SUNAN : Adnan OKTAR
MÜDAFİİ : Av. Mert ZORLU
KONU : İddianamede ana konu olarak yer alan Mehdiyet konusu ile ilgili geçmişte pek çok İslam aliminin açıklama yapmış olduğuna, bu alimlerden özellikle İmam Rabbani'nin, Mehdinin müjdelenmesine özellikle yer vermiş olduğuna dair müvekkilin açıklamalarının sunumudur.
AÇIKLAMALAR:
Huzurdaki dava iddianamesinin tüm temel zihniyetinin Mehdiyet konusu üzerine kurgulandığı ve sonra oluşturulan ek kumpas iddianamelerinin de bu şablonu kopyala yapıştır ile bünyesine aldığı tarafınızca da çok iyi bilinmektedir. Sözde bir suç örgütü profili oluşturulma amacıyla oluşturulmuş huzurdaki iddianamenin tümünde temel konunun Mehdiyet ve müvekkil ve arkadaşlarının temsil ettiği İslam anlayışı olduğu inkar edilemez bir gerçektir.
Müvekkil, duruşmalarda defalarca, kendisinin Mehdi konusunu gündeme getiren Müslümanlardan SADECE BİRİ olduğunu, bu konunun zaten tüm İslam aleminde kabul gören temel konu olduğunu, pek çok İslam aliminin bu konu üzerine kitaplar yazdığını, Şii inancın temelini Mehdiyetin oluşturduğunu, Tevrat'ta ve Musevi kaynaklarda da yine Mehdinin (Moşiyah) sürekli olarak müjdelendiğini anlatmıştır. Mehdi konusunun dile getirilmesinin, Peygamberimizin "MEHDİ İLE MÜJDELENİN" emrinin bir gereği olduğunu ve bu güzel müjdeyi tüm İslam aleminin bilmesi gerektiğini bildirmiştir.
Bu konuda müvekkil, İslam alimi ve tasavvuf önderi olan İmam Rabbani Hazretleri'nin Mehdi ile ilgili açıklamalarını örnek vermektedir:
İmam Rabbani Hazretleri, Mehdi'nin Gelişine Dair Önemli Müjdeler Vermiştir:
1564-1624 yılları arasında yaşamış olan İmam Rabbani tarafından yazılmış olan MEKTUBAT, üç cilt olup, beş yüz yirmi altı mektubun bir araya toplanmasından meydana gelmiştir. Eser, fıkıh bilgilerini ve tasavvufun marifetlerini açıklayan uçsuz bucaksız bir derya niteliğindedir.
Mektubat'ta, İmam Rabbani, özellikle Mehdiyet konusuna da çokça değinmiştir. Bunlardan bazıları şu şekildedir:
Hz. MEHDİ, VELAYETİN (evliyalık, Allah'a dostluk) EN YÜKSEĞİNDEDİR. (İmam-ı Rabbani, Mektubat, s. 357. Mehdi ve Deccal, Şaban Döğen, s. 153)
CABİR İBN-İ ABDULLAH'DAN RİVAYET EDİLEN "MEHDİ'NİN ÇIKIŞINI İNKAR EDEN, MUHAKKAK MUHAMMED (SAV)'E İNDİRİLENİ İNKAR ETMİŞTİR. Meryem'in oğlu İsa'nın inişini inkar eden de muhakkak kafir olmuştur. Deccal'in çıkacağını kabul etmeyen de muhakkak kafirdir." (Mektubat-ı Rabbani, 1/611)
MUHBİR-İ SIDDIK RESULULLAH (SAV) EFENDİMİZİN HABER VERDİĞİ KIYAMET ALAMETLERİNİN HEPSİ HAKTIR. Onlarda yalan ihtimali yoktur. Onlar arasında şunlar vardır:
Alışılmışın aksine, Güneşin Mağribten (Batıdan) doğması,
MEHDİNİN ZUHURU,
RUHULLAH İSA’NIN NÜZULÜ,
Deccalin çıkması,
Ye’cuc ve Me’cuc’un zuhuru,
Dabbe-i arzın çıkması,
Semadan bir dumanın zuhuru ile insanları kaplayıp onlara elim bir azab ile azab etmesi...
Kıyamet alametlerinin sonuncusu odur ki, Aden tarafından bir ateş çıkacaktır. (İmam-ı Rabbani, Mektubat-ı Rabbani, 2. cilt, 380. Mektup, s. 1177-1178)
MEHDİ’NİN ZUHUR ZAMANI YAKINDIR. ONUN ZUHUR ZAMANI OLAN YÜZ (ASIR) BAŞINA GELİNCEYE KADAR NİCE MEBDE'LER (başlangıçlar) VE MUKADDİMELER (öne geçenler) ZUHUR EDECEKTİR. Allah ondan razı olsun.
Resulullah (SAV) Efendimizin doğduğu gece, Kisra’nın sarayı sallandı, on dört şerefesi de yıkıldı. Mecusilerin ateşi söndü. Halbuki, o ateş bin seneden beri yanardı; bu müddet içinde hiç sönmemişti.
MEHDİ DAHA BÜYÜKTÜR. ONUN SEBEBİ İLE, İSLAM’A VE MÜSLÜMANLARA BÜYÜK TAKVİYE GELECEKTİR. ONUN VELAYETİNİN DAHİ, ZAHİR VE BATIN BÜYÜK TASARRUFU VARDIR. NİCE HARİKA HALLERİN VE KERAMETLERİN SAHİBİ OLACAKTIR.
ONUN ZAMANINDA, NİCE HAYRET VEREN HALLER ZUHUR EDECEKTİR.
... Onun vücudunun zuhurundan evvel, adet harici harika haller meydana gele. Tıpkı Resulullah (SAV) Efendimizin nübüvvetinden evvelki irhasat (hayret verici olaylar) gibi. Bu zuhura gelen işler dahi, onun zuhur mebde’leri (başlangıçları) olalar.
... Bir hadis-i şerifte, Resulullah (SAV) Efendimiz şöyle buyurmuştur:
“KÜFÜR HER YANI İSTİLA EDİP HÜKMÜ CEMİYET İÇİNDE AŞİKARE İŞLENMEDİKÇE, MEHDİ ZUHUR ETMEZ. BU VAKİTTE, VAKİ OLAN İSE, KÜFRÜN İSTİLASIDIR. ONUN KUVVETİDİR. İSLAM’IN VE MÜSLÜMANLARIN DAHİ ZAAFIDIR. Bu vakit, Resulullah (SAV) Efendimizin, ehl-i İslam’ın garib düşeceklerini anlattığı devirdir. Onlara ne mutlu. Ayrıca, Resulullah (SAV) Efendimiz onları müjdelemiştir. (İmam-ı Rabbani, Mektubat-ı Rabbani, 2. cilt, 381. Mektup, s. 1184-1186)
Hadisler ışığında İmam Rabbani, Mehdi'nin zuhurunu, alametler arasında EN BÜYÜK olarak nitelemektedir. İslam'ın ve Müslümanların güçlenmesi, kurtuluşu onunla mümkün olacaktır. imam Rabbani, onun döneminde, onun gelişini işaret eden büyük ve hayret verici olayların yaşanacağını da haber vermektedir.
MEHDİ, FİTNELERİN ZUHUR ETTİGİ BİR ZAMAN ARALIĞINDA GELECEK. (Mektubat-i Rabbani 2-258)
HER YÜZ SENE BAŞINDA BU ÜMMETİN ULEMASI ARASINDAN BİR MÜCEDDİD GELECEK VE İSLAM DİNİNİ İHYA EDECEKTİR (CANLANDIRACAKTIR). Bilhassa ARADAN BİN SENE GEÇTİKTEN SONRA. Zira, böyle aradan bin senenin geçtiği vakit, geçen ümmetlerde ulü’l- azm bir peygamberin geldiği vakittir. Ama bu aralarda, hangi peygamber olsa iktifa (yeterli bulmak) edilirdi.
Bu içinde bulunduğumuz vakte gelince... MARİFETTE TAMAM BİR ARİFİN VE ALİMİN GELMESİ GEREKİR Kİ, GEÇEN ÜMMETLERDE GELEN ULÜL’AZM BİR PEYGAMBERİN MAKAMINA KAİM OLABİLSİN. (İmam-ı Rabbani, Mektubat-ı Rabbani, 1. cilt, 234. Mektup, s. 536-537)
İmam Rabbani, fitnelerin zuhur ettiği, Müslümanların zor durumda olduğu bir dönemde, İKİNCİ BİNİN BAŞLANGICINDA, İslam dinini ihya edecek bir müceddidin (yenileyen, yeniden güçlendiren önderin) zuhur edeceğini, bunun da MEHDİ (as) olacağını müjdelemektedir.
Bu vurgu önemlidir; takdir edileceği gibi İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ DÖNEM, İKİNCİ BİNİN BAŞIDIR. Yani içinde bulunduğumuz dönem, Hz. Mehdi'nin çıkış dönemidir. Mehdi'nin çıkış dönemi ile ilgili, AÇIKÇA, İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ DÖNEMİN ZİKREDİLİYOR OLMASININ toplumun belli kesimi tarafından hiç fark edilmiyor veya dile getirilmiyor olması ise oldukça şaşırtıcıdır.
Bu ümmetin son gelenlerinde, her ne kadar yüksek nisbet var ise de, ona sahip olanlar azdır. Hatta azdan dahi azdır... BU ÜMMETİN AHİRLİĞİ, İKİNCİ BİNİN BAŞLAMASI İLE BAŞLAR. YANİ RESULULLAH EFENDİMİZİN İRTİHALİNDEN (VEFAT ETMESİNDEN) İTİBAREN. Bu bin senenin geçmesi ile, işlerin değişmesinde büyük bir hususiyet (özellik) olmuş, eşyanın tebdilinde (değiştirilmesinde) kuvvetli bir tesir meydana getirmiştir.
Bu ümmetin dininde ve siretinde (ahlakında) nesih (iptal) ve tebdil (halinde, yolunda bozulma ve değişme) olmadığı için, sabikunun (hayırda ileri giden) nisbeti (yakınlığı) eski tazeliği ile zuhur etmiş, son gelenlerde eski güzelliği ile meydana çıkmıştır.
DİNİN TEYİT HASLETLERİ (KURAN HÜKÜMLERİNİN KUVVETLENDİRİLMESİ), MİLLETİ TECDİDİ (MİLLETİ YENİLEMESİ) BU İKİNCİ BİNDEDİR.
BU DAVANIN DOĞRULUĞUNA ADİL ŞAHİD, İSA’NIN, MEHDİ’NİN BU BİN İÇİNDE VAR OLUŞLARIDIR.
... Bu konuşulan kelam bugün pek çoklarına ağır gelir, anlayışlarından da uzak görülür. Amma onlar, insafa gelip de maarif sözlerinin bazısını bazısı ile kıyas etseler, şer’i (İslam’a uygun) ilimlere mutabık düşüp düşmemesi ile, sağlamını, çürüğünü düşünseler, şeriat-i nebeviyeye (Peygamberlerin hak yolu) tazim ve tevkirin (ikramda bulunmak) hangisinde daha çok olduğunu görselerdi, uzak görme vartasından (tehlikesinden) kurtulurlardı... (İmam-ı Rabbani, Mektubat-ı Rabbani, 1. cilt, 261. Mektup, s. 628)
İmam Rabbani'nin bildirdiğine göre, Hz. Mehdi ve Hz. İsa, bu İKİNCİ BİNDE -Kİ BU İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ DÖNEMDİR VE YERYÜZÜNDE "İKİNCİ BİN" TEK BİR KERE YAŞANMAKTADIR– yeryüzünde zuhur edecekler, onların gelişleri ile KURAN HÜKÜMLERİ KUVVETLENECEK ve İNSANLIK YENİLENECEKTİR.
GELECEĞİ VAADEDİLEN MEHDİ, DİNİN TERVİCİNİ (DEĞERİNİ ARTIRMAYI), SÜNNETİN İHYASINI MURAD ETTİĞİ ZAMAN, bid’at ile ameli adet edinen, hasene zannı (güzel zan) ile dine karıştıran hayretle şöyle diyecektir:
- Bu kimse, dinimizi kaldırmak ve hak dinin yolunu izale etmek (ortadan kaldırmak) istiyor... (İmam-ı Rabbani, Mektubat-ı Rabbani, 1. cilt, 256. Mektup, s. 582-583
Mehdi'nin çıkışı ve Kuran hükümleriyle amel etmesi ile dönemin bir kısım alimleri, kendisini, dini ortadan kaldırmaya çalışmakla suçlayacaklardır. Kendisini din bilgini olarak gören bir kısım kişiler, insanlara din adı altında dayattıkları hurafelerden vazgeçemeyecekler ve bu hurafeleri ortadan kaldıran Mehdi'ye de tahammül edemeyeceklerdir.
İSA (AS) NÜZUL ETTİĞİ, HATEMÜ’R-RÜSÜL (son Resul) RESULULLAH (SAV) EFENDİMİZİN GETİRDİĞİ KURAN’A TABİ OLDUĞU ZAMAN, KENDİ MAKAMINDAN YÜKSELİR; TEBAİYET (İTAAT) YOLLU HAKİKAT-İ MUHAMMEDİYE’YE (MUHAMMED’İN DOĞRULARINA) ULAŞIR. RESULULLAH (SAV) EFENDİMİZ'İN DİNİNİ KUVVETLENDİRİR.
... Ulül-azm peygamberlerden birinin ahd (yemin, söz) zamanı uzadığı, mesela irtihali (vefatının) üzerinden bin sene geçtiği zaman, enbiya-i kiramdan (şerefli peygamberlerden) veya rüsül-ü izamdan (büyük elçilerden) biri gönderilir, o irtihal eden peygamberin dinini takviye eder ve kelimesini yüceltir.
Bunun devresi tamam olduğu zaman, ulül-azm peygamberlerden bir başkası gelir, kendi dinini yeniler.
Resulullah (SAV) Efendimiz'in şeriatı getirdiği din, nesihten ve tebdilden (değişip bozulmaktan) mahfuz olduğuna göre, ümmetinin alimlerine enbiya (peygamber) hükmü verildi. Dinin takviye işi bunlara bırakıldı. Keza dinin teyidi de.
Durum yukarıda anlatıldığı gibi olmasına rağmen, ulül-azm resullerin biri ile, kendisine tabi olarak dinini tervic ettirdi (değerini artırdı). Anlatılan mana üzerine, Allah-u Teala şöyle buyurdu.
"Zikri Biz indirdik, şüphesiz onun koruyucuları Biziz." (15/9)
... ARADAN BİN SENE GEÇTİKTEN SONRA, MEHDİ’NİN GELİŞİ DE BUNUN İÇİNDİR. ONUN MÜBAREK KUDÜMÜNÜ (GELİŞİNİ) HATEMÜ’R-RUSÜL RESULULLAH (SAV) EFENDİMİZ MÜJDELEMİŞTİR. İSA (AS) DAHİ ARADAN BİN SENE GEÇTİKTEN SONRA NÜZUL EDECEKTİR. (İmam-ı Rabbani, Mektubat-ı Rabbani, 1. cilt, 209. Mektup, s. 455-456)
İmam Rabbani, ayet ve hadisler ışığında yaptığı açıklamalarla, Mehdi'nin, KURAN'DAKİ ŞERİATI KORUYUP AYAKTA TUTACAĞINI ve DİNİ TÜM BİDATLARDAN UZAKLAŞTIRACAĞINI, yeryüzüne gönderilmesinin sebebinin bu olduğunu belirtmektedir.
GELMESİ VAAD OLUNAN MEHDİ’NİN DAHİ RABBI (TERBİYE EDİCİSİ) İLİM SIFATIDIR. HAZRET-İ ALİ GİBİ, İSA İLE MÜNASEBETİ VARDIR. HAZRETİ İSA’NIN BİR KADEMİ (benzeri) HAZRET-İ ALİ’NİN BAŞINDA OLUP BİR KADEMİ DAHİ HAZRETİ MEHDİ’NİN BAŞINDADIR. (İmam-ı Rabbani, Mektubat-ı Rabbani, 1. cilt, 251. Mektup, s. 566)
...GELECEĞİ VAAD EDİLEN MEHDİ, VELAYETİN EKMELİYETİNİ (kusursuz halini) ALACAKTIR. BU TARİKAT-I ALİYYE (felaha erme yolu) ÜZERİNE GELECEK VE BU SİLSİLE-İ ALİYYEYİ (Alimler Silsilesi) TAMAM VE TEKMİL EDECEKTİR. ZİRA BÜTÜN VELAYET NİSBETLERİ (vesileleri), BU NİSBET-İ ALİYYENİN ALTINDA BULUNMAKTADIR. Sair velayetlerin, nübüvvet makamı kemalatından nasibi azdır. Amma, BU VELAYETİN ONDAN YANA BOL NASİBİ VARDIR. Bunu da, daha önce anlatıldığı gibi; Hazret-i Sıddık’a bağlanması dolayısı ile alır. (Mektubat-i Rabbani, 1 cilt, sf. 570)
İmam Rabbaniye göre, Peygamber efendimizden (SAV) Hazret-i Ebu Bekir yoluyla ilim ve feyz alarak gelen büyük alimler silsilesini temsil eden Silsile-i Aliyyeyi tamamlayacak olan kişi Hz. Mehdi olacaktır.
BÖYLE ARADAN "1000 SENENİN" GEÇTİĞİ VAKİT, GEÇEN ÜMMETLERDE ULÜL'L AZM BİR PEYGAMBERİN GELDİĞİ VAKİTTİR. (Mektubat-i Rabbani, 1/495)
"Zamanındaki bütün velileri dahi görüyorum ki: Sana tazim, sana saygı için boyunlarını büküp kademinin altına koymaktadırlar." İşbu gavsün kelâmından da anlaşılıyor ki: Anlatılan hüküm, o vaktin evliyasına mahsustur.
Sübhan Hak bir kimseyi keskin görüşlü basiret sahibi kılarsa, görecektir ki: O vaktin evliyası onun kademi altındadır. Yani: Adı geçen keskin nazarlı gavs gibi açıkça görecektir. Anlatılan hüküm, o vaktin dışında kalan velilere geçerli değildir. Bu hüküm, geçmişteki velilere nasıl geçerli olsun ki, onlar arasında ashab-ı kiram da vardır. Ki onlar, yakinen Hazret-i Şeyh'ten daha faziletlidirler. Sonra gelenlere nasıl bu hüküm yürüyebilir ki: ONLAR ARASINDA MEHDÎ ALEYHİSSELÂM VARDIR. Resulûllah S.A. efendimiz onun kudümünü (gelişini) ve vücudunu müjdelemiş; şöyle buyurmuştur: "O, Allah'ın halifesidir."
Aynı şekilde İsa (a.s.) dahi onlar arasındadır. Resulûllah efendimize ve ona salât ve selâm. İsâ (a.s.) ulül-azm peygamberlerden olup sabikundandır. Resulûllah S.A. efendimizin şeriatına tabi olmak sureti ile, onun ashabı arasına katılacaktır. (İmam-ı Rabbani, Mektubat-ı Rabbani, 293. Mektup)
Görülebildiği gibi İmam Rabbani, Mehdi'nin gelişini oldukça detaylı açıklamalar ile, Kuran ve hadisler ışığında bildirmiş ve Hz. Mehdi'nin çıkış döneminde Hz. İsa (as)'ın da geleceğini ve İslam ile amel edeceğini haber vermiştir. Mehdinin gelişi konusunda böylesine kapsamlı açıklamalar yapan tek alim sadece İmam Rabbani değildir; Sahih-i Buhari, Sahih-i Müslim, Sünen-i Tirmizi, Sünen-i Ebu Davud, Sünen-i İbni Mace, Hüseyni El Berzenci, M. Muhyiddin Arabi, İbn-i Kesir, İmam Şarani, İmam Celaleddin Suyuti, İbn Hacer El Mekki, Ali Bin Hüsameddin El Muttaki, Şeyh Mansur Ali Nasıf, Abdülhamid B. Ebi’l-Hadid El-Mutezili, Kuşadalı İbrahim Halveti gibi İslam alimleri de Mehdinin gelişini müjdelemişlerdir.
Özellikle Peygamberimiz (SAV)'in ve onun ardından gelen İslam büyüklerimizin haber verdikleri bu gerçeği müjdelemek ve kurtuluşun güzelliğini insanlara göstermek, takdir edilmesi ve desteklenmesi gereken bir şeydir. Bu konunun gerekçe yapılarak yargılamaya konu edilmesi, ancak deccaliyeti temsil eden derin devletin yöntemidir. Çünkü böyle bir müjdeden ancak, deccaliyetin temsilcisi olan derin devlet hoşlanmayacaktır. ONUN TÜM SİSTEMLERİNİ, TÜM DÜZENLERİNİ, TÜM VARLIĞINI VE PLANLARINI YOK EDEN MEHDİ MÜJDESİ, deccaliyet için susturulması gereken bir tehlikedir.
Kumpasa alet olanların bir kısmı, aslında neye hizmet ettiklerini bilmemektedirler. Onlar, bilerek veya bilmeyerek, hayrı engelleyen bir sistemin şu anda destekçiliğini yapmaktadırlar. Deccalin, kötüyü iyi, iyiyi kötü gösterme özelliği nedeniyle dikkatli bakamamakta ve bu önemli farkı görememektedirler. Oysa durum oldukça açıktır. BİZLER, AHİR ZAMANDA, TAM OLARAK HZ. MEHDİ VE HZ. İSA (AS)'IN ZUHURUNA ŞAHİT OLACAĞIMIZ BİR DÖNEMDEYİZ. Günümüzde yaşanan ürkütücü olaylar, felaketler ve zorluklar, hadislere göre, bu müjdenin yaşanmasından önce gerçekleşecek habercilerdir. Bunların, İncil'de belirtildiği şekilde bir "doğum sancısı" olduğunu bilmek, bu dönemin sonunda bizleri mucizelerin, ferahlıkların ve güzelliklerin beklediğini bilmek, büyük bir rahmettir.10.04.2025
Sonuç:
Müvekkil Adnan Oktar'ın yukarıdaki açıklamalarını takdirinize sunar, saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz.
Adnan Oktar müdafi,
Av. Mert Zorlu