
İSTANBUL 1. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA
Dosya No : 2024/60 E.
Sunan : Adnan Oktar
Müdafii : Av. Mert Zorlu
Konu : Müvekkil Adnan Oktar, güya çıkar amaçlı bir suç örgütünün kurucusu ve yöneticisi olarak yargılanmaktadır. Müvekkilin, 40 yılı aşkın süredir, yazılı ve sözlü olarak sabırla anlattığı inancı ve dünya görüşü ise bu iddianın tam tersini göstermektedir. Bu dilekçede, müvekkilin çıkar amaçlı bir suç örgütü kuracak veya yönetecek bir kişiliğinin ve dünya görüşünün olmadığını, hatta tam aksini savunan bir inanca sahip olduğunu göstermek amacıyla, dünya hayatının geçiciliğine; dünyada mazlumlar ve masumlar zor durumdayken, samimi kişilerin imkanlarını dünya zevkleri ve nimetleri için değil, hercümerç içindeki dünyaya sevgi ve barış getirmek için kullanmaları gerektiğine yönelik düşünce ve anlatımları Sayın Mahkemenin bilgilerine sunulmaktadır.
AÇIKLAMALAR:
Müvekkilin; çıkar amacıyla bir suç örgütü kurup yönetmeyi asla mümkün kılmayacak bir inanç ve dünya görüşüne sahip olduğu, hayat gayesinin ‘çıkar sağlamak’ ya da ‘suç işlemek’ değil; bilakis hiçbir menfaat gözetmeksizin, yalnızca Allah’ın sevgisini kazanmak olduğu; dünya nimetlerini, şatafatını ve eğlencesini ise bir amaç değil, geçici bir süs ve ancak Allah’ın rızasına vesile olacak birer emanet olarak gördüğü; samimi inananların, dünyanın her yerinde zulüm gören, acı içinde yaşamaya mahkum edilen Müslümanların refaha kavuşmaları, dünyaya sevgi ve barışın hakim olması için tüm maddi ve manevi imkanlarını kullanarak, mazlumlara yardımı kendi keyif ve ihtiyaçlarının önüne koymaları gerektiği yönündeki beyanları, dosyanın baştan sona iftira, çarpıtılmış iddialar ve önyargılara dayandığını ortaya koyması bakımından bilgilerinize arz edilmesi gerekli görülmüştür.
Aşağıda müvekkilin açıklamaları bilgilerinize sunulmaktadır:
Dünya hayatındaki her şey insanları denemek için yaratılmıştır
Allah dünya hayatını insanların davranışlarını denemek, Kendisini seven, şükreden, fedakar, merhametli, Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için yaşayanlarla, dünyayı yaşamayı, dünya nimetlerinden faydalanmayı hedef edinen, sadece kendi çıkarlarını, eğlencesini, rahatını düşünen insanların kendilerine ve birbirlerine şahit olmaları; Allah’a yakın olmak için yarışanlarla dünya menfaatlerini yaşamak için yarışanların birbirlerinden ayırt edilmeleri için yaratmıştır.
“Biz, hanginizin daha güzel iş yapacağını sınamak için yeryüzündeki her şeyi onun (dünyanın) süsü yaptık.”
(Kehf Suresi, 7)“Hanginizin daha güzel amel işleyeceğini denemek için ölümü ve hayatı yaratan O’dur. O, mutlak galiptir, çok bağışlayıcıdır.”
(Mülk Suresi, 2)
Dünya nimetleriyle övünme ve yarış, insanları gerçek zevklerden ve samimi mutluluktan alıkoyar
Dünya hayatının gerçek amacını bilmeyen veya bildiği halde sıklıkla unutabilen bazı insanlar, ömrünün büyük bir kısmını kendisini başkalarıyla, başkalarının hayatlarıyla kıyaslayarak, başkalarına özenerek, dünya hayatını yaşamada onlarla yarışarak geçirirler.
Allah bir ayetinde bu gerçeği şöyle bildirmiştir:
Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, oyalanma, süs, aranızda övünme, mal ve evlat çoğaltma yarışıdır. Bir yağmura benzer ki onun bitirdiği ekin ekicilerin hoşuna gider; sonra kuruyuverir, sararır, sonra da çer çöp olur. Ahirette ise şiddetli azap vardır; Allah’ın mağfireti ve rızası da vardır. Dünya hayatı aldanıştan başka bir şey değildir.” (Hadid Suresi, 20)
Günümüzde Instagram, X, Tiktok gibi sosyal medya araçları da bu özentiliği, dünyayı yaşama hırs ve rekabetini daha da kamçılamaktadır.
Oysa mümin bir kişi, hiçbir zaman başkalarına, başka hayatlara özenmez, yarışa girmez. Müminler sadece hayırlarda yarışırlar.
Herkesin yüzünü çevirdiği bir yön vardır. Öyleyse hayırlarda yarışınız… (Bakara Suresi, 148)
… Artık hayırlarda yarışınız. Tümünüzün dönüşü Allah'adır…(Maide Suresi, 48)
Ve gerçekten Rablerine dönecekler diye, vermekte olduklarını kalpleri ürpererek verenler; işte onlar, hayırlarda yarışmaktadırlar ve onlar bundan dolayı öne geçmektedirler. (Müminun Suresi, 60-61)
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri de, müminleri, dünyanın peşinde koşanların yaptıklarına aldanıp, onları taklit etmemelerini, taklit etseler bile müminlerin onlar gibi olamayacaklarına dair uyarmaktadır:
"DÖRDÜNCÜ MEYVE: Ey nefis! Ehl-i dünyaya, hususan ehl-i sefahete (zevk ve eğlence peşinde koşanlar), hususan ehl-i küfre bakıp, surî ziynet (süs eşyası) ve aldatıcı gayr-ı meşru lezzetlerine aldanıp taklit etme. Çünkü sen onları taklit etsen, onlar gibi olamazsın. (Yirmi Dördüncü Söz, Beşinci Dal, Dördüncü Meyve)
Allah, Kur’an’da müminlere dünyanın sadece bir oyun ve eğlence olduğunu, bunların insanlara özellikle süslü gösterildiğini ama asıl güzelliğin Allah Katında, ölümden sonraki asıl yurtta olduğunu bildirmektedir.
“Bu dünya hayatı sadece bir oyun ve eğlencedir. Ahiret yurduna gelince, işte asıl hayat odur. Keşke bilmiş olsalardı!”
(Ankebût Suresi, 64)“Kadınlar, oğullar, yüklerle altın ve gümüş, salma atlar, davarlar ve ekinler gibi nefsin arzu duyduğu şeyler insanlara süslü gösterildi. Bunlar dünya hayatının geçici menfaatleridir. Asıl varılacak güzel yer ise Allah katındadır.”
(Âl-i İmrân Suresi, 14)
Müminler daima Allah’ı hatırlatan, Allah’ın razı olacağını umdukları kaliteli ortamlarda bulunurlar
Müminler daima her şeyin en kalitelisini, en temizini, en ferahlık verenini, en Cennet’e yakın olanına talip olurlar. Basitliklerden, görgüsüzlüklerden, kendilerini değersizleştirecek her türlü ortamdan uzak dururlar.
Hz. Süleyman (as) müminlere bu konuda verilebilecek en güzel örneklerdendir. Hz. Süleyman (as) estetiği, sanatı, ihtişamı en güzel şekilde kullanmış, en kaliteli ortamları meydana getirmiş, hepsinde de Allah’ın sanatını, Yüceliğini görmüş, hem Allah’a şükretmiş, güzel bir örnektir.
Allah, dünyadaki güzellikleri müminler için yarattığını bildirmektedir, ama asıl olanın ahiret olduğunu hatırlatmaktadır:
“Kim iman eder ve salih amel işlerse, erkek olsun kadın olsun, onu mutlaka güzel bir hayatla yaşatırız. Ve onların mükâfatlarını yaptıklarının en güzeliyle veririz.”
(Nahl, 16/97)“De ki: Allah’ın kulları için çıkardığı süsü ve temiz rızıkları kim haram kılmıştır? De ki: Onlar, dünya hayatında iman edenler içindir; kıyamet gününde ise yalnızca onlara mahsustur. İşte biz, bilen bir topluluk için ayetleri böyle açıklıyoruz.”
Müminler, her an her şeyi Allah’ın bir hikmetle yarattığını bilen, her an Allah’ı ve ölümden sonraki gerçek hayatı düşünen derin insanlardır. Basit zevklerin, başka insanların takdir ve onayının peşinden koşmazlar. Tek amaçları Allah’ın hoşnutluğunu, sevgisini, rahmetini ve Cennetini kazanmaktır. Bu nedenle de hayatları, diğer insanların hayatların bambaşka olur, hiçbir yönüyle benzemez.
Dünyanın dışta olanını görerek ona göre yaşayan insanlar, müminleri kesinlikle anlayamazlar.
Allah bir ayetinde şöyle buyurmaktadır:
“İnkâr edenlerin diyar diyar dolaşmaları sakın seni aldatmasın.” (Âl-i İmrân, 3/196)
Mümin, başkalarına özenen değildir, bilakis başkaları müminlere özenir; müminlerin gösterdiği asaleti, iradeyi, sabrı, gücü gösteremeyeceğini bildiği için onların her tavrına gıpta ederler. Hatta samimi müminlerle karşılaştıklarında, en zayıf inançlı olan dahi, kendisinin aslında dindar olduğunu, ailesinde hacılar hocalar olduğunu anlatmaya başlar. Mümin de, insanları yaşadığı ahlaka ve hayata imrendirme gücü bulunmaktadır.
Müminler daima vicdanlarına uyarlar, Allah’ın rızasının en fazla olduğunu düşündükleri şeyi yaparlar
Allah dünyadaki tüm nimetleri müminlere helal kılmıştır. Güzel beldeler, müzik, güzel kıyafetler, takılar, süs eşyaları, evler, ziyafetler, bunların tamamı müminlere helaldir. Allah bunu bir ayetinde şöyle bildirmiştir:
De ki: "Allah'ın kulları için çıkardığı ziyneti ve temiz rızıkları kim haram kılmıştır?" De ki: "Bunlar, dünya hayatında iman edenler içindir, kıyamet günü ise yalnızca onlarındır." Bilen bir topluluk için ayetleri böyle birer birer açıklarız. (Araf Suresi, 32)
Ancak müminler, her durum ve koşulda ALLAH’IN EN RAZI OLACAĞI şeyi tercih ederler.
Müminler bunun için en uygun ve doğru zamanı vicdanlarında bilirler. Örneğin şu anda ahir zaman tüm şiddetiyle yaşanmaktadır. Sadece Gazze’de her gün bombalanarak veya açlıktan bebekler, çocuklar, kadınlar, erkekler ölürken; masum ve mazlum insanların evleri yerle bir edilip, topraklarından sürülmeye zorlanırken; bebeklerin açlıktan ve bitkinlikten ağlamaya dahi güçleri kalmamışken; masum çocuklar yemek sıralarında boş tencerelerini dolduramadan aç ve susuz olarak dönerken; bir Müslüman günlük hayatını hiçbir şey yokmuş gibi yaşamaya devam etmez; vicdanı buna el vermez.
DÜNYA HERCÜMERÇ İÇİNDEYKEN, MÜSLÜMANLAR YARDIM ÇIĞLIKLARI ATARKEN, DECCALİYET DÜNYAYI DAHA DA BÜYÜK SAVAŞLARA SÜRÜKLEMEK İÇİN HER GÜN YENİ YENİ ATAKLAR YAPARKEN; DİNSİZLİĞİN KABUSU İNSANLIĞI ÇEPEÇEVRE SARMIŞKEN; HER GÜN DİNSİZLİĞİN DEHŞETİYLE KADINLARA, ÇOCUKLARA SALDIRILIP MASUMLAR KATLEDİLİRKEN; MUTSUZLUK VE DEHŞET ORTAMI İNSANLARI ÇEPEÇEVRE SARMIŞKEN; SAMİMİ BİR MÜMİN KENDİ İHTİYAÇLARININ, GÜNLÜK HAYATININ PEŞİNDE OLMAZ; MÜSLÜMANLARA YARDIM ETMEK, DÜNYAYA BARIŞ, HUZUR VE SEVGİNİN HAKİM OLMASI İÇİN ELİNDEN GELEN HER ŞEYİ EN SON GÜCÜNE KADAR YAPMAYA GAYRET EDER.
Bir insan sevdikleri, yakınları, ailesi, öldürülürken, ya da ölüm tehdidi altındayken veya ağır hastayken nasıl tüm emeğini, maddi ve manevi gücünü sevdiklerini kurtarmak, onların sağlığı ve canı için harcarsa, şu an dünyanın durumu da böyledir.
Bir felaketle karşılaşıldığında, maddi imkanları olan, evini, arabasını, parasını ihtiyaç sahipleri için harcar; kendi malını ve imkanlarını artırmanın hesabında olmaz; arabası varken bir araba daha almanın, sürekli kıyafet biriktirmenin peşinde olmaz; bilakis her şeyini muhtaç durumda olanlar için harcar ve kullanır.
Ahir zaman her dönemden çok daha özel bir dönemdir. Ahir zamanda yaratılan her şuur ve vicdan sahibi insan, büyük bir sorumluluk altındadır; ahirette herkes yardım çığlıkları gök kubbeyi sarsan mazlumlar için ne yaptığının hesabından sorguya çekilecektir.
Allah Kur’an’da “size ne oluyor ki” diyerek bu gerçeği hatırlatmaktadır:
Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: "Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize Katından bir veli (koruyucu sahip) gönder, bize Katından bir yardım eden yolla" diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına mücadele etmiyorsunuz? (Nisa Suresi, 75)
Sonuç ve Talep:
Hayatını, yukarıda aktarılan inanç ve manevi değerler üzerine kurmuş; 50 yıldan daha uzun süre, bu amaçla yaşayarak, bir kez bile, hatta bir gün bile tatil yapmamış, hastalandığında dahi hayır olarak gördüğü çalışmalarına ara vermemiş müvekkil Adnan Oktar’ın, çıkar amaçlı suç örgütü kurmak suçuyla yargılanması, kendisine ve arkadaş grubuna yönelik kumpasın şiddetini göstermesi açısından önemlidir kanaatindeyiz.
Sayın Mahkemenin takdir ve değerlendirmelerine arz ederim. 02.09.2025
Adnan Oktar müdafii
Av. Mert Zorlu