İSTANBUL 1. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA

Dosya No       : 2024/74

Sunan             : Adnan OKTAR

Müdafii          : Av. Mert Zorlu

Konu               : Mahkemeniz tarafından görülmekte olan 2024/74 E., 2024/60  E. ve 2024/60 E. sayılı dosyalar kapsamında Sayın Heyetin, hukuk ve usule uymayan, müvekkil ve diğer sanıkların savunma haklarını kısıtlayan bazı uygulamalarının, savunma tarafında adil bir yargılanma yapılacağına dair endişe ve tereddütlere sebep olduğunu açıklayan dilekçemizdir.

 

AÇIKLAMALAR          :

Müvekkil Adnan Oktar, Sayın Mahkemeniz tarafından görülmekte olan 2024/74 E. ve 2024/60  E. dosyalarında yargılanmaktadır. 2024/60 E. sayılı dosyadan tefrik edilen 2024/163 E. sayılı dosya da yine sayın mahkemenizde görülmektedir.

Her 3 dosya kapsamında, Sayın Heyetin, hukuk ve usule uymayan, müvekkil ve diğer sanıkların savunma haklarını kısıtlayan bazı uygulamaları, savunma tarafında adil bir yargılanma yapılacağına dair bazı endişe ve tereddütlere yol açmaktadır. Hatta bu sebeple müvekkilim birkaç kez heyetteki hakimleri reddettiğini belirten dilekçeleri dosyaya sunmuştur.

Bahse konu hukuka ve usule uygun olmayan, müvekkil ve diğer sanıkların savunma haklarını ihlal ettiğini düşündüğümüz, adil yargılanacaklarına dair şüphe uyandıran bazı uygulamalarınız aşağıda açıklanmaktadır:

1. Müvekkilin ısrarlı talebine rağmen duruşmalarda hazır bulundurulmamış SEGBİS ile katılmaya mecbur bırakılmıştır:

 Müvekkil için mahkemenizde görülmekte olan 2024/60 E. ve 2024/74 E. sayılı dosyaların 11.10.2024 ve 15-16-17.10.2024 tarihli duruşmalarında fiziken hazır bulundurulma taleplerimiz bulunmasına rağmen, her iki dosya için de bu “ısrarlı taleplerimiz” kabul edilmemiştir.

Duruşmalarda fiziken hazır bulundurulma taleplerimizde, talebimizin nedenlerini detaylarıyla açıkladığımız için burada tekrar etmeyeceğiz. Ancak Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında, mahkemenin yargı çevresi dışında bir cezaevinde tutuklu olan ve duruşmalara bizzat katılmak istediğini belirten sanığın, duruşmada hazır bulundurulmamasını gerektiren zorunlu nedenler gösterilmeksizin SEGBİS ile savunma yapmaya zorlanması SAVUNMA HAKKININ KISITLANMASI olarak değerlendirilmiştir:

“…Sanık ...’nın 1., 3. ve 5. celselerde SEGBİS aracılığıyla kendisini iyi ifade edemeyeceğini, mahkeme huzurunda savunma yapmak ve duruşmada bizzat bulunmak istediği hususunda talepte bulunması karşısında, mahkemece yasal olmayan gerekçelerle sanığın talebi reddedilerek, tüm yargılama süreci boyunca SEGBİS sistemi aracılığıyla sanığın duruşmalara katılmasına devam edilerek mahkumiyetine karar verilmesi suretiyle savunma hakkının kısıtlanması, usul ve yasaya aykırı olduğundan…” (Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 2020/657 E. 2020/1432 K. 24/06/2020 T.) 

2. Müvekkile yargılamanın başından itibaren, ölçüsüz ve hukuka aykırı şekilde avukat görüş kısıtlılığı uygulanmış ve savunma hakkı kısıtlanmıştır:

Müvekkilin yargılanmakta olduğu ana davanın görüldüğü İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde, 2022/158 Esas numarası ile yapılan yargılamada, 16/02/2023 tarihli kararda müvekkilin müdafiileriyle savunma hakkı kapsamı dışına çıkan bir görüşme yapmadığının görülmesi neticesinde kısıtlama kararı "Dosyada gelinen aşama, sanığın başkaca yargılama dosyalarının bulunması, CİK tarafından gönderilen yazının içeriği dikkate alındığında kısıtlama kararının devamında bir zorunluluk ve hukuki gereklilik bulunmadığından mahkememizce daha evvel verilen 16.11.2022 tarihli kısıtlama kararının uzatılmasına yer görülmemiştir." gerekçesi ile uzatılmasına yer olmadığına dair karar verilmiştir. Bunun üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 30 ACM’ne yeniden başvurarak kısıtlılık uygulaması yapılmasını talep etmiştir. İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, 23.03.2023 tarihli kısıtlılık talebi üzerine talebin reddine karar vermiştir ve karar gerekçesinde “...daha evvel dosyaya sunulan raporların içeriği ve görüşmelerin daha çok tanışma ve dava dosyaları ile alakalı olduğunun belirtilmesi karşısında bu aşamada başka kovuşturma dosyalarının da bulunması gözetilerek talebin reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.” denilmiştir. Avukat görüşmelerinin içeriğinin dava dosyaları ile alakalı olduğu, İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'nin ret kararında da ifade edilmiştir.  Savcının itirazı üzerine, İstanbul 31. Ağır Ceza Mahkemesi de savcılığın talebini reddetmiştir. Bunun üzerine müvekkkil, 2021/73856 soruşturma dosyasına şüpheli olarak eklenmiş ve hakkında İstanbul 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin 14/04/2023 tarih 2023/293 sayılı kararı ile tutuklama kararı verilmiştir. Aynı gün İstanbul 4. Sulh Ceza Hakimliği’nin 2023/3418 değişik iş sayılı kararıyla müvekkil hakkında kısıtlılık kararı verilmiştir.

Müvekkil Adnan Oktar’a uygulanan avukat görüş kısıtlılığı müvekkilin savunma hakkının elinden alınması için yapılan, müvekkil dışında hiçbir terör ya da silahlı suç örgütü liderine uygulanmayan keyfi bir uygulamadır. Müvekkil bu kısıtlama sebebiyle, avukatlarıyla haftada sadece üç gün, mesai saatleri içinde (09:00-17:00), kamera kaydı altında ve memurlar eşliğinde görüşme yapabilmektedir. Avukatının getirdiği ve müvekkilin avukatına vermek istediği tüm savunma belgelerine el konulmakta, bunlar İnfaz Hakimliğine gönderilmekte, Hakimliğin incelemesinden sonra kendisine verilmektedir. Bu da kimi zaman bazı evraklarına ulaşmasının 30 ila 45 gün sürmesi anlamına gelmektedir.

Türk Ceza ve İnfaz Kanunlarına göre ise tutuklulara avukat görüş kısıtlılığı uygulanması sadece hükümlülere uygulanabilir. Adnan Oktar ise bu dosyada tutukludur. Dolayısıyla bu dosyada Adnan Oktar’a kısıtlılık uygulanması kanunlara göre mümkün değildir. Bu, AYM kararları ile de sabittir.

Nitekim dosyaya sunulmuş olan iki önemli hukuk profesörünün bilimsel mütalaaları da AYM kararları ve yasalara göre Adnan Oktar’a avukat görüş kısıtlılığı uygulanmasının mümkün olmadığı yönündedir. Bu bilimsel görüşleri verenlerden biri Türk Ceza Kanun maddelerini hazırlayan profesörlerden olan İzzet Özgenç, diğeri ise AYM raportörü olarak yıllarca görev yapmış Anayasa hukuku profesörü Osman Can’dır. Dolayısıyla açıkça birbiriyle çelişen yargı kararları ve müvvekkilin savunma hakkı kısıtlanarak avukat görüş kısıtlılığı kararını devam ettirmektedir.

3. Ana davadan yaklaşık 10 bin yıl ceza ile hükümlü olan müvekkile, 2024/74 e. sayılı dosyada “kaçma şüphesi” gerekçesiyle tutukluluk devam kararı verilmiştir

2024/74 e. sayılı dosyada tek tutuklu sanık müvekkil Adnan Oktar’dır. Mahkemenin 4/10/2024 tarihli tutukluluk inceleme ara kararında;

“öngörülen ceza miktarına göre tutuklama tedbirinin ölçülü oldugu ve kaçma süphesinin bulundugu, her ne kadar tutukluluk süresi bir yılı aşmış ise de, dosyanın kapsamlı olması, henüz tüm tanıkların dinlenilmemis olması, bu hususta tanıklara baskı yapılma ihtimalinin bulunması, delilleri yok etme, gizleme veya degistirme ihtimalinin bulunması, silahlı suç örgütünün kurma iddialarının bulunması, adli kontrol tedbirinin orantılılık ilkesi geregince yeterli olmayacagı, bu asamada delillerin tam olarak toplanmadıgı, tutuklama nedenlerinin varlıgı göz önüne alınarak sanık ADNAN OKTAR'IN TUTUKLULUK HALININ DEVAMINA” denilmiştir.

Müvekkilin Yargıtay tarafından onanmış yaklaşık on bin yıllık cezası varken, mahkeme heyetinin, “kaçma şüphesi”, “tanıklara baskı yapma”, “delilleri yok etme…” ihtimali üzerine tutukluluğun devamı kararı vermesi, heyetin hukuka uygun, adil bir yargılamadan çok uzak olduğunu, sadece müvekkile uygulanan avukat görüş kısıtlılığını devam ettirebilmek için minareye kılıf uydurma gayreti olduğunun bir göstergesidir.

4. Müvekkile görevsiz mahkemede yargılama yapılmaktadır.

2024/74 E., sayılı dosyası hali hazırda görevsiz olarak Ağır Ceza Mahkemesinde görülmektedir. Zira dosyada sanıklara isnat edilen suçlar "Silahlı suç örgütü üyesi olmak (TCK m.220/2-3), silahlı suç örgütü yöneticisi olmak (TCK m.220/1-5) ve silahlı suç örgütünün propagandasını yapmak (TCK m.220/7)"tır. Ağır ceza mahkemesinin görevi, 5235 Sayılı Kanun md. 12’de düzenlenmiştir. İşlenen herhangi bir suçun ağır ceza mahkemesinin yargılama görevine giren suçlardan olup olmadığı 12. maddesinin suç vasfı ve ceza miktarı yönünden getirdiği kriterleri dikkate alınarak belirlenir. Müvekkilin yargılandığı dosyadaki bu suçların karşılığı olarak verilmesi gereken cezaların üst sınırı 10 yılın altında hapis cezasıdır.  Yasa gereği arttırıcı nedenlerin, mahkemelerin görevini belirlerken hesaba katılmaması gereklidir. Bu durumda bu dosyanın asliye ceza mahkemelerinde görülmesi gerektiği kanunun açık hükmüdür.

İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 22/05/2024 tarihli 1. celsesinde sanık müdafiileri tarafından sanık sorgularından önce görevsizlik itirazında bulunulmuş Mahkeme tarafından ‘’Her ne kadar sanıklar müdafileri Mahkememizin görevsiz olduğuna dair usuli itirazda bulunmuş iseler de, isnat edilen örgüte yönelik Mahkememizin 2024/60 Esas sayılı dosyasında aynı sanıklar ve bağlantılı olaylar hakkında kamu davası bulunduğu, Mahkememizin 2024/60 Esas sayılı dosyasında görevli ve yetkili olmakla birlikte, dosyalar arasında hukuki ve fiili irtibat nedeniyle birleştirme hususunun değerlendirilmesi gerektiği, ayrıca usul ekonomisi ilkesi de gözetilerek aynı iddiaya konu örgütün bağlantılı eylemleri nedeniyle davaların birlikte yürütülmesi ihtimali bulunduğu, bu nedenle yapılan görevsizlik itirazlarının reddine oy birliğiyle karar verildi, tefhimle açık yargılamaya devam olundu. ‘’ gerekçesiyle reddedilmiştir. Fakat bu gerekçenin hukuki bir zemini bulunmayıp bu gerekçenin kullanılması halinde diğer illerdeki Adnan Oktar Silahlı suç örgütü üyeliğinden asliye ceza mahkemesinde yargılanan sanıklarında dosyalarını İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesinin kendi uhdesinde toplaması gerekecektir. Bu durum da mahkeme heyetinin kendini hukuka aykırı olarak görevli gördüğünü göstermektedir.

5. Dosya tekamül etmeden esas hakkında mütalaa için ara karar kurulmuştur.

2024/74 E., sayılı dosyanın 11/10/2024 tarihli 4. Celsesinin 10 nolu ara kararında

‘’Dosyanın varsa tevsi tahkikat taleplerini bildirmek yoksa esas hakkındaki mütalaasını hazırlamaküzere iddia makamına tevdiine,’’ denilmekle dosyayı savcıya esas hakkında mütalaa hazırlamak için tevdii etmiştir. Fakat dosya tekamül etmiş değildir. Çünkü;

  1. Sanıkların müşteki-tanık beyanlarına karşı savunmaları alınmamış, sanıkların tanığın çelişkilerini ifade edecek anlatımları dinlemeden savcılık esas hakkında mütalaa hazırlayacaktır,
  2. Etkin pişman sanıklardan Adem Mücahit Aydoğan'ın sorgusu diğer sanıkların haberi olmadan yapılmış, o kişiye sanıkların ve avukatlarının soru sorması imkanı olmamıştır. Adem Mücahit Aydoğan SEGBİS sistemi ile ifadesinin alınması için talimat yazılmış, fakat talimatın neticesi beklenilmeden dosya iddia makamına tevdi edilmiştir.
  3. Dosya kapsamında yazılan müzekkerelerin dönüşü beklenilmemiş, durum esas hakkındaki mütalaanın savunma ve delilleri hiçe sayılarak hazırlanacağını göstermektedir.
6. Daha önce üç farklı mahkeme tarafından iade edilen iddianame ile yargılama yapılmaktadır.

2024/60 E., sayılı dosyanın iddianamesi farklı mahkemeler tarafından hukuka aykırı olduğu için kabul edilmemiştir. 23.06.2023 tarihli iddianameyi İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi iade etmiş, ardından iddianame mahkemenize gelmiş ve mahkemeniz tarafından da iade edilmiştir. Son olarak 22.08.2023 tarihli iddianameyi İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi de iade etmiştir. Bu kararlara yapılan savcılık itirazları sıralı mahkemeler tarafından da reddolunmuştur.

İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 15.09.2023 tarihli kararında; “Ayrıca belirtmek gerekir ki mahkememize tevzi edilen İDDİANAMEDE ŞÜPHELİLERE YÜKLENEN OLAYLAR ANLATILMAMIŞTIR. CMK 170/4 MADDESİ 'İDDİANAMEDE YÜKLENEN SUÇU OLUŞTURAN OLAYLAR MEVCUT DELİLLERLE İLİŞKİLENDİRİLEREK AÇIKLANIR’ DÜZENLEMESİ İÇERMEKTEDİR. İDDİANAME METNİN DE MAHKEMENİN YARGILAMADA SINIRLARINI ÇİZECEĞİ YARGILAMA YAPMAYA ELVERİŞLİ BİR ANLATIM BULUNAMADIĞINDAN REDDİ GEREKMİŞTİR ... Mahkememize YERLEŞİK YARGI UYGULAMALARI YOK SAYILARAK AÇILMAK İSTENEN İDDİANAMENİN CMK 170/3 MADDE GEREĞİNCE İADESİNE karar vermek gerekmiştir.” şeklinde tespit yer almaktadır.

İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin tespit ettiği ve İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nin hemfikir olduğu üzere, "ORTADA YARGILAMA YAPMAYA ELVERİŞLİ BİR İDDİANAMENİN OLMAMASI, İDDİANAMEDE ŞÜPHELİLERE YÜKLENEN OLAYLARIN ANLATILMAMIŞ OLMASI, YARGILAMANIN SINIRLARININ ÇİZİLMEMİŞ OLMASI" gibi ana sebepler, DAVAYI TEMELDEN YOK EDEN BİR DURUM OLUŞTURMASINA RAĞMEN, Kanun yararına bozma kararı neticesinde yetkili ve görevli mahkeme olarak İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesinin belirtilmiş olması sebebiyle, yargılamaya konu edilemeyecek bu iddianameyle yargılama yapılmaktadır.

7. 2024/60 e. sayılı dosyadan tefrik edilen 2024/163 e. sayılı dosyaya müvekkil ve diğer yöneticilikle isnat edilen sanıkların dahil edilmemesiyle gıyabi bir yargılanma yapılmakta, savunma hakları ellerinden alınmaktadır.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2023/208058 Sor., 2024/1204 numaralı iddianamesi ile müvekkil Adnan Oktar’ın TCK 220/5 madde gereği güya örgüt faaliyeti kapsamında işlenen tüm suçlardan sorumluluğu kapsamında, 22 nitelikli, 3 basit cinsel saldırı suçundan sorumlu olduğu ve cezalandırılması talep edilmiştir.

Daha sonra dosya İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2024/60 esasına kaydolmuştur. 21/05/2024 tarihli 1. Celsenin 3 nolu ara kararında; ’’Sanıklar Ali Sadun Engin, Orkun Şimşek, Erol Şimşek ve Paşa Durmuş hakkındaki dosyanın, savunmalarının alınmış olması, dosya kapsamında fazlaca yakalamalı sanığın bulunması, bu şekilde haklarındaki yargılamanın sürüncemede kalacak olması hususları birlikte değerlendirilerek tefrikine, Mahkememizin ayrı bir esasına kaydedilmesine,’’ şeklinde tefrik kararı verilmiştir. Bu tefrik kararı neticesinde dosya 2024/163 E. numarasını almış bu dosyaya sanık olarak Ali Sadun Engin, Orkun Şimşek, Erol Şimşek ve Paşa Durmuş eklenmiştir.

Yani yukarıda bahsedilen 25 ayrı suçtan dolayı müvekkil Adnan Oktar’ın TCK m.220/5 kapsamında sorumlu olduğu ve cezalandırılması talep edilmesine rağmen müvekkil tefrik edilen dosyada sanık olarak YER ALMAMAKTADIR. Bu konuda tarafımızca sözlü taleplerimize ve ardından reddi hakim talebinde bulunmamız rağmen mahkeme tarafından bu taleplerimiz reddedilmiştir. Müvekkilin 2024/163 E. sayılı dosyada sanık olarak yer almaması adil yargılanma hakkını ihlal etmekte ve savunma hakkını elinden almaktadır.

Müvekkilimin bu dosyaya sanık sıfatıyla takip etmesinde hukuki yararı bulunduğu açıktır. 

Savunma hakkıyla birlikte, maddi gerçeğin ortaya çıkabilmesi için huzurda dinlenen katılanların iddialarına karşı soru sorma, savunma yapma, delillerini sunma, tevsii tahkikat talebinde bulunma, tanık dinletme, dosyaya bilirkişi raporu sunma hakkı gibi, maddi gerçeğin ortaya çıkartılmasına katkıda bulunma yükümlülüğü bulunmaktadır. Ancak gıyabi bir yargılama ile müvekkilin savunma hakkını kullanması mümkün olmamaktadır.

Müvekkilin cezalandırılmasını talep eden bir iddianameye cevap verme hakkı, bu tefrik edilen dosyaya dahil edilmeyerek, elinden alınmaktadır. Müştekiler dinlenirken, müvekkilin vekilleri dahi salona alınmamışlardır.

Mahkemenin bu hukuk garabetini fark etmemesi mümkün değildir.

8. Mahkeme heyeti cinsel isnatların tek delili olan müşteki beyanındaki çelişkilerin ortaya çıkarılmaması adına müştekilere doğrudan soru sorma hakkını engellemiştir.

2024/163 E., sayılı dosyasında müştekilerin cinsel saldırı isnatları bulunmaktadır. Dosyanın müştekilerin ifadeleri sanıkların bulunmadığı ortamda alınmıştır. Sanıkların doğrudan müştekilere soru soramaması çelişkilerin açığa çıkarılmasını engellemiştir. Müştekiler duruşmaya celp çıkartılarak yazılı müzekkereyle değil avukatlarına sözlü bildirimle davet edilmişlerdir. Sanıkların duruşmanın ilerleyişinden habersiz bırakılması savunma hakkı ihlali oluşturmuştur.

9. Mahkeme heyetinin tarafsızlığını gölgeleyen duruma karşı yapılan hakimin reddi taleplerini gerekçesiz olarak reddetmekte, kararsız bekletmekte veya geri çevirmektedir.

15.10.2024 tarihli Duruşmada Ali Sadun Engin'in avukatı olan Av.Fuat Saatçioğlu, 15.10.2024 tarihli celsede duruşma salonuna girdiğinde, kendisi İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin; sanık ve katılan avukatları, tanık, katılan ve izleyicilerin girdiği duruşma salonunun kapısının önünde beklerken, katılanlar ve katılan avukatlarının, hakim-savcı ve mahkeme personeli için tahsis edilmiş özel kapısından girdiğini ve salonda hazır vaziyette olduğunu ve ayrıca avukatların oturduğu masada bulunan bilgisayar ekranının açık vaziyette olduğunu görmüştür. Bu duruma itiraz etmiş ve hazır bulunan müdafiilerle birlikte tutanak tutmuştur.

Duruşma tamamlanıp, Ali Sadun Engin ve diğer sanıklar hakkında beyanda bulunan katılanlar duruşma salonunu terk etmek istediğinde ise, mahkeme heyeti ile birlikte katılanlar, katılan vekillerinin 3'ü aynı özel kapıdan duruşma salonundan toplu şekilde çıkış yapmışlardır. Sanık müdafii olan 3 avukat ve katılanların bir vekili ise mahkeme genel kapısından çıkış yapmışlardır. 16.10.2024 tarihinde yapılan 2. oturumda, bu kez katılanlardan Bahar Kuştepe ve vekilinin yine sanık müdafiilerinden ayrı olarak mahkeme salonuna giriş yaptığı ve katılan beyanda bulunduktan sonra sanıkların SEGBİS ile duruşma salonuna bağlanması için verilen arada, katılanın ve katılanın vekilinin, mahkeme heyeti ile birlikte duruşma salonu içinde bulunan kapıdan çıkış yaptığı yine sanık müdafiilerinin ise genel kapıdan çıkarıldığı görülmüştür. Mahkemenin bu özel tutumu müşteki ile sanıklar arasındaki eşit hareket etmediğini açıkça göstermekte olup bu duruma dayanılarak yapılan heyetteki hakimin reddi taleplerine karşı ise bir hüküm kurulmuş değildir.

10. Müvekkil hakkında örgüt yöneticiliği yönüyle diğer sanıklar yönüyle örgüt üyeliği yönüyle ana davadaki yargılama devam ettiği süreçteki durumlar yargılama konusu yapılmaktadır.

Müvekkilin TCK m.220/1-5 kapsamında yargılandığı İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesinin 2022/158 E., sayılı dosyasında yöneticilik isnadı ile yargılandığı ve cezaevinde tutuklu bulunduğu dönemdeki (büyük bir kısmı kısıtlılık altında yapılan) avukat görüşmeleri sebebiyle yeni bir örgüt yöneticisi olduğu isnadı ile dava açılmıştır. Bu davanın sebebi müvekkilin avukatlarıyla yargılandığı dosyalardaki savunma imkanını ortadan kaldırmaktır.

Diğer sanıklar yönüyle ise tutuklu olan aile üyelerinin kıyafet ihtiyacını karşılamak, mütalaa almaya çalışmak gibi durumlar dava konusu haline getirilmiştir. Tüm bu durumlar aynı sanıkların ana dosya olarak adlandırılan İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesinin dosyasında yargılandığı döneme isabet etmekle beraber bu durumda ne bis in idem ilkesine aykırılık teşkil etmektedir.

 

Sonuç ve Talep:

Müvekkilin, yukarıda bir kısmına yer verilen hukuka ve usule aykırı uygulamalar sebebiyle, mahkemenizin adil, tarafsız ve hakkaniyetli bir yargılama yapacağına dair güveni kalmadığına dair kanaatini ve bundan sonraki süreçte bu hukuk ihlallerinin telafi edilerek, adil bir yargılama yapılacağı ümidinde olduğumuzu bilgilerinize sunarım.

Adnan Oktar Müdafii

Av. Mert Zorlu

Daha yeni Daha eski