İSTANBUL 1 AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA
DOSYA NO : 2024/74 E
SUNAN : Adnan Oktar
MÜDAFİ : Av. Mert Zorlu
KONU : Müvekkilin, kendisi ve arkadaşlarının uğradığı haksızlıkları, Allah’ın Kuran’da bildirdiği Hz. Nuh ile ilgili kıssanın bir tezahürü olarak gördüğü, sabırla ve şükürle karşıladığına dair görüşlerinin sunumudur.
AÇIKLAMALAR
Malum olduğu üzere müvekkilin inancı ve yaşam tarzı gerek ana dava dosyasının gerekse huzurdaki dosyanın temelini oluşturmaktadır. Müvekkilin yaşamını belirleyen inancı “örgütsel ideoloji ve tutum”, inancı doğrultusundaki yaşamı ise “suç örgütü” olarak nitelenmektedir. Bu sebeple müvekkilin inancını Makamınıza arz etmesi savunması açısından önem taşımaktadır.
Müvekkil Adnan Oktar eserlerinde peygamberlerin hayatlarına “geçmiştekilerin hikayeleri” olarak bakmanın çok yanlış olduğunu belirtmiştir. Ona göre Kuran ayetlerinde peygamberler ile ilgili her bir ayette günümüz Müslümanlarının dikkate alması gereken hikmetler ve dersler vardır. Müvekkil bu nedenle şu an yaşadıklarını da Kuran ayetlerinde anlatılan peygamber kıssaları ışığında değerlendirmektedir. Bu nedenle kendisine yapılan ve arkadaşlarına yönelik kurgulanan tüm saldırı ve haksızlıklar karşısında peygamberlerin gösterdiği güzel ahlakı örnek aldığını söylemektedir.
İslam alimleri Kuran ayetlerini muhkem ve müteşabih ayetler olarak tasnif etmişlerdir. Muhkem ayetlerin anlamları açıktır. Doğrudan anlaşılır olan bu ayetler tek mânalı olup başkaca bir açıklamaya ihtiyaç duymazlar. Muhkem ayetler daha çok helal, haram ve amellere dair hususlar içerirler. Örneğin "Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar (putlar), fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir. Bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.” (Maide Suresi, 90) ayeti muhkemdir. İman edenlerin içki, kumar ve putlardan uzak durmaları söylenmektedir.
Müteşâbih ayetler ise birden fazla anlamı bulunabilen ve bu anlamları yaşanan dönemin koşulları içinde açığa çıkan, sadece ayetin indiği veya olayın yaşandığı dönemi anlatan değil her devre bakan işaretler taşıyan ayetlerdir. Örneğin cennetin ve cehennemin varlığını bildiren ayetler muhkem, cenneti ve cehennemi tasvir eden ayetler ise müteşabih olarak değerlendirilir. Cenneti ve cehennemi henüz hiçbir insan görmediği ve bilmediğinden bu ayetler insan aklının kavrayabilmesi için cennet dünyanın güzelliklerine, cehennem ateşe benzetilerek anlatılmıştır.
Müvvekilin Kuran’daki Nuh Kıssasında yer alan müteşabih ayetlerin ahir zamanı ve Mehdiyeti anlatıyor olmasına dair görüşleri şöyledir:
Kuran’da geçen peygamber kıssaları ile ilgili ayetleri, yaşanmış olayları anlatması itibarı ile muhkem olarak düşünmek mümkünse de bu ayetleri peygamberlerin yaşadıkları dönem sonrasındaki tüm iman edenlere yönelik dersler ve işaretler taşıması açısından müteşabih olarak değerlendirmek mümkündür. Dikkatli bir gözle incelendiğinde dünya tarihinin en mühim dönemi olan ahir zamana dair de çok sayıda Kuran ayetinde işaret olduğu görülür. Bu açıdan genellikle Hz. Yusuf’un yaşamı ve Kehf ehli ile ilgili olan ayetler hadislerde bu konuda açıkça bilgi olduğu için, ahir zamanı anlatan ayetler olarak görülmektedir. Peygamberimiz (sav) ahir zamanda yaşayan Müslümanlara, yani bu devirde bizlere, Kehf Suresi'ni okumayı tavsiye etmiştir:
Sizden kim Deccal'e yetişirse Kehf Suresi'nin evvelini onun üzerine okusun. Bu surenin sonu Deccal'ın fitnesinden kurtuluşunuzdur. (Sünen-i Ebu Davud, 5/121)
... Her kim Deccal'in ateşi ile ibtila ve imtihan edilirse Allah'tan yardım istesin ve Kehf Suresi'nin baş tarafındaki ayetleri okusun. Bu suretle Deccal'in ateşi ona karşı soğuk ve selamet olur. (Ölüm-Kıyamet-ahiret ve ahir Zaman Alametleri, İmam Şa'rani, Bedir Yayınevi, s.494)
Bu hadislerde çok önemli bir bilgi vardır. Deccaliyet sadece ahir zamanın değil, dünya tarihinin en büyük fitnesidir. Peygamberimiz (sav) ise bu fitneyle karşılaşan Müslümanlara bir çıkış yolu göstermekte: Kehf kıssasını okuyun, demektedir. Deccaliyet fitnesini sona erdirecek olan Mehdi olduğuna göre, Kehf Suresi’nde Mehdi ile ilgili bir çok bilgi bulunduğu anlaşılmaktadır.
KURAN AYETLERİNDE AKTARILAN KEHF KISSASI DIŞINDA DİĞER KISSALAR DA AHİRZAMANA BAKMASI İTİBARIYLA MÜTEŞABİHTİR. Örneğin Hz. İbrahim ve Hz. Nuh kıssaları ahir zamanda gelmesi beklenen ve Hz. Mehdi ve ona uyacak topluluğa ait işaretler içermektedir.
Nitekim Hz. Hüseyin’in oğlu İmam Zeyn-ul Abidin “BİZİM KAİM’İMİZ MEHDİ İLE ALLAH’IN RESULLERİ ARASINDA BİRTAKIM BENZERLİKLER VARDIR. NUH, İbrahim, Musa, İsa, Eyyub ve Muhammed sallâ’llâhu aleyhi ve salih peygamberlerin her biri ile bir benzerliği vardır” diyerek bu gerçeği dile getirmiştir.
Başta Bediüzzaman Said Nursi olmak üzere pek çok İslam düşünürü Peygamberden aktarılan rivayetler ışığında ahir zamanda yaşanacak olayları detaylı olarak aktarmışlardır. İşte Hz. Nuh ile ilgili ayetler hadislerde Mehdi hakkında aktarılanlar ile tam bir mutabakat içermektedir.
- NUH’A AZ SAYIDA KİŞİNİN UYMASINDAKİ BENZERLİK
Hz. Nuh’un yaşadıkları ile ahir zamanda gelmesi beklenen Mehdi arasında ilk benzerlik ikisine de uyanların sayısındaki azlıktır. Bir Kuran ayetinde Hz. Nuh’a uyanların sayısının az olduğu şöyle bildirilmiştir:
Sonunda emrimiz geldiğinde ve tandır feveran ettiği zaman, dedik ki: "Her birinden ikişer çift (hayvan) ile aleyhlerinde söz geçmiş olanlar dışında, aileni ve iman edenleri ona yükle." Zaten onunla birlikte çok azından başkası iman etmemişti. (Hud Suresi, 40)
Hadislere göre ahir zamanda Mehdi’nin yanında da İslam’ı anlatan ve çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu küçük bir topluluk olacaktır. Bu topluluk Hz. Nuh’un gemisine sığanlar gibi sayıca az olup çoğunluğu gençlerden oluşacaktır.
“Kaim (Mehdi)’nin ashabı gençtir ve içlerinde yaşlı yoktur. Ancak GÖZDEKİ SÜRME VEYA AZIKTAKİ TUZ KADARDIRLAR VE AZIKTAKİ EN AZ ŞEY TUZDUR.” (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s.374)
Hadiste Mehdi’nin davetine icabet edip ona uyanların sayısının azlığının yanında genç olmaları da vurgulanmıştır. Hz. Musa'ya da Hz. Nuh gibi yalnızca yaşadığı toplumun gençlerinden oluşan çok az sayıda kimse iman etmiştir:
"Sonunda Musa'ya kendi kavminin bir zürriyetinden (gençlerinden) başka -Firavun ve önde gelen çevresinin kendilerini belalara çarptırmaları korkusuyla- iman eden olmadı..." (Yunus Suresi, 83)
- NUH GECE GÜNDÜZ HALKINA TEBLİĞ YAPMIŞTIR, HADİSLERDE MEHDİ’NİN GECELERİ DE DAHİL OLMAK ÜZERE TEBLİĞ YAPACAĞI BİLDİRİLMİŞTİR
Hz. Nuh’un en önemli faaliyeti diğer elçiler gibi Allah’ın dinini insanlara tebliğ etmek, onları Allah’ın azabına karşı uyarmaktır. Bu nedenle Hz. Nuh, kavminin arasında iken uzun yıllar boyunca bu uyarısını geceli ve gündüzlü olarak yapmıştır Kuran ayetlerinde onun bu çabası ve kavminin bu uyarılara karşı tutumu şöyle haber verilmektedir:
“Dedi ki: Rabbim, gerçekten kavmimi gece ve gündüz davet edip-durdum. Fakat davet etmem, bir kaçıştan başkasını arttırmadı. Doğrusu ben, onları bağışlaman için her davet edişimde, onlar parmaklarını kulaklarına tıkadılar, örtülerini başlarına çektiler ve büyüklük tasladıkça büyüklük gösterip-direttiler.” (Nuh Suresi, 5-7)
Mehdi de tıpkı Hz. Nuh gibi bir karşılık beklemeksizin talebeleri ile birlikte insanları Allah’ın dinine uymaları için insanları davet edecektir. Rivayetlerde bu davetin ve Allah’ı anmanın sadece gündüz değil geceleri de yapılacağı bildirilmektedir:
Nuaym bin Hammad, Ebu Cafer'den şöyle rivayet etmiştir: ... MEHDİ GECELERİ İBADETLE MEŞGUL OLUP, gündüzleri gizli olacak... (Ukayli "En-Necmu's-sakıb fi Beyanı Enne'l Hz. Mehdi min Evladı Ali b. Ebi Talib Ale't-Temam ve'l kamal")
“GECELERİNİ KONFOR İÇERİSİNDE GEÇİRMEK YERİNE ONLAR (MEHDİ VE TALEBELERİ) RABLERİNE İBADET EDEREK GEÇİRECEKLERDİR.” (Mikyaal al-Makaarem, cilt 1, s. 65)
Aralarında kadınların da bulunduğu 314 kişilik bir grup oluştururlar. Onlar her zalime galip gelirler. Onların kalpleri demir gibidir ve onlar gündüz arslan GECE DE ABİDDİRLER. Ne evvelkiler, ne de sonrakiler fedakarlıkta onlara yetişemez. (Kitab-ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 57-68)
Nuh suresindeki 5. Ayetten anlaşılacağı üzere Hz. Nuh’un hem gece hem de gündüz vakitlerinde olmak üzere kavmini uzun bir süre boyunca uyararak insanları dine davet ettiği anlaşılmaktadır. Bu ayetten sonraki hadislerde de Hz. Mehdi ve talebelerinin de aynı yolu izleyeceği anlaşılmaktadır.
Bu hadislerde geçen "GECE DE ABİDDİRLER (İBADET EDEN)" ifadesiyle, Mehdi ve talebelerinin tebliğ faaliyetlerini yalnızca gündüz değil internet, televizyon ve radyo gibi araçlarla gece de sürdüreceklerine dikkat çekilmiştir. Kuran'da da "Doğrusu gece neşesi (gece ibadeti, insanın iç dünyasında uyandırdığı) etki bakımından daha kuvvetli, okumak bakımından daha sağlamdır." (Müzemmil Suresi, 6) ayetiyle bildirildiği gibi, Peygamberimiz (sav) nasıl geceleri faaliyet yapıyorsa, Mehdi de o şekilde gece vakitlerinde birçok ilmi konuyu aydınlatacak, insanları bilgilendirecektir.
- NUH FARKLI YÖNTEMLER KULLANARAK TEBLİĞ YAPMIŞTIR, HADİSLERDE MEHDİ’NİN DE ONUN GİBİ FARKLI YÖNTEMLER İLE TEBLİĞ YAPACAĞI BİLDİRİLMİŞTİR
Kuran’da Hz. Nuh’un Allah’ın dini farklı yöntemler kullanarak insanlara tebliği ettiği şöyle haber verilmektedir:
"Sonra onları açıktan açığa davet ettim. Daha sonra (davamı) onlara açıkça ilan ettim ve kendilerine gizli gizli yollarla yanaşmak istedim." (Nuh Suresi, 8-9
Mehdi ve talebeleri, zamanın elverdiği teknolojileri ve imkanları kullanarak televizyon, internet ve uydu yoluyla dünya çapında tebliğ yapacaklardır. Bu konudaki bazı hadisler şunlardır:
(Mehdi) dünyanın doğu ve batısını (manen) fethedip İslam'ı (İslam ahlakını) dünyanın dört bir yanına egemen kılacaktır... Allah Teala insanlara öyle bir güç verecek ki, HERKES OLDUĞU YERDE ONUN (MEHDİ’NİN) SÖZLERİNİ DUYACAK ve Mehdi İslam'a hayat verecektir... (Bihar'ul-Envar, c. 52, s. 279 ve c. 53, s.12 İkmal'ud- Din, c. 2, s. 367)
Mehdi zuhur ettiğinde Allah iman edenlerin üzerinde öyle görme ve işitme güçleri tecelli ettirir ki, ARADA BİR POSTACI OLMADAN MEHDİ BULUNDUĞU YERDEN TÜM DÜNYAYA SESLENİR, ONLAR DA ONU DUYAR HATTA GÖRÜRLER. (Muntakab el Ezhar, s. 483)
...ONLAR (Mehdi ve talebeleri) BÜTÜN DÜNYAYI DAKİKALAR İÇERİSİNDE KAT ETME GÜCÜNE SAHİPTİRLER. (Bihar-ül Envar, cilt 52, s. 318; Mikyaal al-Makaarem, cilt 1, s. 148 Basaaer al-Darajaat’dan aktarıyor.)
Ahir zamanda Mehdi tebliği kesintisiz olarak yayılacaktır, bunda internet, televizyon ve radyoların çok büyük etkisi olacaktır. Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde Mehdi’nin şanının, internette yayınlanan görüntü ve videolarla, televizyon ve radyolar yoluyla yayılacağına işaret edilmiştir. Bu tebliğde klasik bilinmiş yöntemler dışında yöntemler kullanacağı da anlaşılmaktadır.
- MEHDİ’YE DE HZ. NUH GİBİ HİLELİ DÜZENLER KURULACAK ve HAKSIZ YERE SUÇLANACAKTIR
Allah "Ve büyük hileli-düzenler kurdular." (Nuh Suresi, 22) ayetiyle Hz. Nuh’un hatırlatma ve uyarmalarına kavminin verdiği karşılığı haber vermektedir. Benzer durum ahir zamanda da yaşanacak, bu dönemde Müslümanlar Allah’ı hatırlatmaları ve insanları uyarmalarına karşılık kurulan bir düzen nedeniyle haksız bir biçimde hapsedileceklerdir.
Mehdi ve yanındaki talebelerinin zorluk, sıkıntı ve çile dolu bir yaşantıları olacak, Müslüman oldukları ve Kuran ahlakını yaşadıkları için çoğu insan onlara karşı bir tavır takınacak bu nedenlerle de çeşitli haksız suçlamalara maruz kalacaklardır.
“…kendisini suçlayanların attığı suçlar onu Allah’ın huzurunda etkilemeyecektir, o nur yayan bir kandildir.” (Bihar-ül Envar: 86-81)
Hadiste Mehdi’yi haksız yere suçlayanlar olacağı belirtilmektedir. Ancak başka rivayetlerde ne kadar büyük de olsa ona karşı kurulmuş düzenlerin bozulup dağılacağı da haber verilmektedir.
- NUH TUTUKLANMIŞTIR, MEHDİ’NİN DE HAPİSTE OLDUĞU BİR GAYBET DÖNEMİ OLACAKTIR
Kuran ayetlerine bakıldığında Hz. Nuh döneminde kavmin önde gelenleri Allah’a davet edenleri kınamak ya da tehdit etmek ile yetinmemişlerdir. Pek çok elçi gibi Hz. Nuh da delilik ile suçlanmış ve tutuklanmıştır:
Kendilerinden önce Nuh kavmi de yalanlamıştı; böylece kulumuz (Nuh)u yalanladılar ve: "Delidir" dediler. O 'baskı altına alınıp engellenmişti.' (Kamer Suresi, 9)
"O, kendisinde delilik bulunan bir adamdan başkası değildir, onu belli bir süre gözetleyin." (Mü’minun Suresi, 25)
Ayette geçen “onu belli bir süre gözetleyin” ifadesi Hz. Nuh’un göz altına alındığını yani tutuklandığını ifade etmektedir. Ayette geçen belli bir süre ifadesi ise bunun kısa bir süre olmadığına işaret etmektedir.
Ahir zamanda İslam ahlakının insanlar arasında yaygınlaşması için mücadele eden Mehdi de Hz. Nuh’un akıbetine uğrayacak hapsedilecek ve insanların gözünden uzak kalacaktır.
Ebi Abdullah Hüseyin bin Ali’den rivayet edildi: “MEHDİ 2 KEZ İNSANLARIN GÖZÜNDEN KAYBOLACAKTIR. Bir seferinde o kadar uzun bir zaman görülmeyecek ki, kimisi onun öldüğünü, kimisi de bırakıp gittiğini zannedecek…”
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman isimli kitabın Süleymaniye Kütüphanesi’nde bulunan el yazılı bir nüshasında mevcut olan bu hadis ile, Mehdi’nin 2 kez insanlardan ayrı kalacağı bildirilmiştir. Nitekim peygamberimiz (sav), Hz. Mehdi’ye bu yüzden “GAİB”, yani “kaybolan hapsedilen, hapsedilmek suretiyle insanların gözünden kaybolan” demiştir. Bu yüzden Hz. Mehdi’nin lakabı ve isimlerinden biri “GAİB”dir. Hadislere göre bu kaybolmaların birincisi kısa, ikincisi ise daha uzun olacaktır:
AL-İ MUHAMMED’İN KAİMİNİN (MEHDİ’NİN) İKİ GAYBETİ (HAPİS DÖNEMİ) VARDIR. BİRİSİ DİĞERİNDEN DAHA UZUNDUR… (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 199)
“Bu kıyamın sahibinin (Mehdi’nin) iki gaybeti vardır. BİR GAYBETİ (hapiste kaldığı dönem) O KADAR UZAYACAK Kİ şöyle diyecekler: “Öldü.” Bazıları diyecek ki: “Öldürüldü.” Bazıları diyecek ki: “Gitti…” (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 198)
- TUFAN SIRASINDA YAŞANANLARLA MEHDİ VE TALEBELERİNİN YAŞAYACAKLARI OLAYLAR ARASINDAKİ DİĞER BENZERLİKLER
Peygamber kıssalarında ahir zamana bakan bir diğer özellik de dine davete icabet edenlerin sayısının Hz. Nuh’a uyanlar gibi az olmasıdır. Bir diğer ortak husus da Hz Nuh’un mücbir sebepler ile kavminden ayrı kalmasıdır. Bu ayrılıkta mücbir sebep Hz. Nuh’ta tufan iken, Hz. Mehdi’de hapishane hayatıdır. Mehdi ve talebelerinin hapishane hayatıyla Hz. Nuh ve beraberindekilerin gemideki hayatları arasında büyük benzerlikler mevcuttur.
- Sözgelimi hapishane hayatı da geminin suda seyretmesi de sosyal hayattan izolasyonu gerektirmektedir. Üstelik suların aşırı yükselmesi nedeniyle bu izolasyonun birkaç gün değil, bir hapishane hayatı gibi uzun sürmüş olması kuvvetle muhtemeldir.
- Hz. Nuh ve ona uyanların bindiği gemideki hayat hapishane hayatının eşdeğeridir. Çünkü Hz. Nuh’un gemisi bir tür küçük cezaevi hükmündedir. Hz. Nuh’a uyanlar, tufan ve sel sularını içeri almaması için her tarafından sıkı sıkıya kapalı, dış dünyayla bağlantısı olmayan bir geminin içindeki hücre benzeri ikişer üçer kişilik küçük kamaralarda kalmaktadır.
- Hz. Nuh zamanında müminler ailelerini, evlerini, mallarını geride bırakıp gemiye binmişlerdir. Mehdi ve talebeleri de hadislerde gaybet dönemi olarak isimlendirilen zamanda zindanda olmaları nedeniyle tıpkı Hz. Nuh ehli gibi evlerinden uzakta kalacak ve ailelerini, mallarını geride bırakacaklardır.
- Hz. Nuh zamanında bir ekonomik darlık olduğu bilinmektedir. Gıdaya ulaşımda kısıtlılık vardır. Muhtemelen gemide geçen sürenin uzun olmasından gıda kıtlığı yaşanmış, ellerinde kalan son erzakla aşure yapmak zorunda kalmışlardır. Hapishane de gıdanın kısıtlı olması bu yönüyle Hz Nuh’un gemisindeki yaşamla benzeşmektedir. Nitekim mağarada kapalı kalan Kehf ehlinden bahseden ve yemek konusundan bahsedilen ayet şöyledir:
Böylece, aralarında bir sorgulama yapsınlar diye onları dirilttik (uyandırdık). İçlerinden bir sözcü dedi ki: "Ne kadar kaldınız?" Dediler ki: "Bir gün veya günün bir (kaç saatlik) kısmı kadar kaldık." Dediler ki: "Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir; şimdi birinizi bu paranızla şehre gönderin de, hangi yiyecek temizse baksın, size ondan bir rızık getirsin; ancak oldukça nazik davransın ve sakın sizi kimseye sezdirmesin." (Kehf Suresi, 19)
Cezaevlerinde yaşanan en büyük zorluklardan birisi yiyeceklerin yetersiz olması ve yeterince temiz olmamasıdır. Normal şartlarda cezaevlerinde günde iki kez yemek dağıtımı yapılmaktadır. Ancak ayette geçen “hangi yiyecek temizse baksın” ifadesi, Ahir Zaman’da tutuklu bulunan bir grup Müslüman’ın, cezaevi yemeği değil, temizlik açısından daha iyi olan kapalı yiyecekleri tercih etmelerine işaret ediyor olabilir. Ayette yiyeceklerin para ile alınmasına vurgu yapılması da, cezaevi yiyecekleri ücretsiz iken kapalı yiyeceklerin ücretli olmasını akla getirmektedir. Bu yiyecekleri temin edecek kişi (veya kişilerin) olması, Müslümanların şehre gidemediklerine, kendi yiyeceklerini kendileri alamadıklarına işaret etmektedir. Ayetteki detaylar bu yönüyle de, Müslümanların cezaevi kantininden kapalı yiyecek sipariş vererek bunların şehirden getirtilmesini beklemelerine benzemektedir (En doğrusunu Allah bilir).
- Hz. Nuh ile beraber gemide kalan müminler sabırla, tevekkülle beklemiş ve Allah’ı tefekkür ederek imanda derinleşmişlerdir. İmtihanın nasıl gelişeceğinin belirsiz olması iman edenlerin derinliğini ve Allah’a yakınlığını artıran çok kıymetli bir husustur. Çünkü aniden bir fırtına çıkabilir, gemi batabilir veya karaya oturabilir. Gemide kalmaya devam ederlerken koşullar daha da zorlaşabilir, yiyecekleri bitebilir, hastalanabilirler. Tıpkı cezaevindeki Müslümanlar gibi akıbetlerinin ne olacağını bilmeyip sabrediyor olmaları dikkat çekici bir durumdur..
- Hz. Nuh ve yanındaki müminlerin içinde olduğu gemi suda yol alırken dışarıda tufan belası hüküm sürmektedir. Benzer şekilde ahir zamanda da ekonomik kriz, deprem, salgın hastalıklar, şiddetin tırmanması gibi sayıları ve şiddetleri giderek artan türlü gelişmeler nedeniyle adeta bir tufan yaşanmaktadır. Nuh ehli kamaralarında tufandan korunurken, ahir zaman Müslümanlarının da hapishane dışarıda artan belalardan korunmuş olacakları anlaşılmaktadır. Nuh Peygamber ve yanındakiler nasıl can güvenliklerinin tehlikede olmadığı bir zamanda karaya çıkıyorlarsa, ahir zamanda Müslümanların özgürlüğünün de benzer şekilde olacağına işaret vardır.
Sonuç olarak Kuran kıssalarında geçen ayetlerin tamamı her devre olduğu gibi ahir zamana da baktığından, hadislerde de ahir zaman müthiş detaylı anlatıldığında bu dönemde yaşayan Müslümanların kendilerine tüm bunlardan hikmet ve ders çıkarmaları İslam inancının bir gereğidir.
Müvekkilin yukarıdaki görüşlerini Sayın Mahkemenizin takdirine sunar, saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz.
Adnan Oktar müdafi,
Av. Mert Zorlu