İSTANBUL 30. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA
Dosya No : 2024/414 E.
Sunan : Adnan Oktar
Müdafii : Mert ZORLU
Konu : Müvekkil Adnan Oktar, huzurdaki dosyada Yargıtayın bozma kararına karşı beyanı sırasında ve diğer dosyalardaki savunmalarında, kendisine imkan verildiği takdirde, İsrail ile Filistin’in arasını uzlaştırabileceğini, din sebebiyle başlatılan savaşın ancak dinle durdurulabileceğini, Musevilerin ve Sanhedrin üyelerinin kendisine güvendiklerini; ayrıca Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) ve Hz. Davud (as) soyundan olması sebebiyle de müvekkile hem Müslümanların hem de Musevilerin kendisinin sözüne itibar ettiklerini belirtmiştir. Müvekkilin, sözlerinin gerçekliğini
- yazılı ve sözlü Tevrat’tan sözlerle,
- ekte sunulan Hz. Davud’dan gelen soyunu gösteren soy ağacı ile
- ve geçmişte İsrail, Türkiye ve Filistin arasındaki sorunları çözmede nasıl etkili olduğuna dair örneklerle delillendirdiği dilekçemizdir.
Açıklamalar :
Müvekkil Adnan Oktar, yıllarca Filistin halkının zulümden, çatışmalardan, kıyımlardan, evlerini harabeye çeviren, masum çocukların hayatlarını, ailelerini kaybettikleri savaştan kurtarmanın çarelerini arayarak, bu konuda birçok girişimde bulunmuş; Filistinli ve Musevi kanaat önderleriyle A9 TV’de canlı yayında görüşmeler yapmış; Türkiye’nin arabulucu olması için öncülük etmiştir.
Müvekkil huzurdaki dosyada, 7 Şubat 2025 tarihli celsedeki bozmaya karşı beyanını verirken şöyle demiştir:
“Mesela bu Filistin konusunda da. Dedim ki “eğer ben devreye girersem, 15 gün içerisinde ben bu işi hallederim” dedim. Çünkü bütün Musevi hahamları tanıyorum, bütün İslam alimlerini tanıyorum. Dinle gelen bir savaş bu. Dinle gider. Şu an Gazze de gidecek Allah korusun. Daha hala geciktiriyorlar ve uzatıyorlar konuyu. Ben “cezaevinden çıkayım” demiyorum. Bu vatan bizim. Toprağı bizim. Burası da bizim. Bu vatan hepimize ait. Taşı toprağı. Benim evimle cezaevinin hiç farkı yok. Benim dışarı çıkmak gibi bir derdim yok. Sadece “Bana bir 15 gün müsaade edin” dedim. Bakın büyük bir cehennem yaklaşıyor Filistin'e. Lütfen bir daha rica ediyorum. Müsaade etsinler. 15 gün. Başka bir şey istemiyorum. Derhal halledebiliriz. Kan da dökülmez. Konu da biter. Öbür türlü, Trump söyledi, “cehenneme çevireceğim” dedi. Ve bu olay oraya doğru gidiyor. Bunu beklemenin bir alemi yok. Benim bundan hiçbir çıkarım yok. Kimseden de bir şey beklemiyorum. Bir rahatlık da istemiyorum.”
Müvekkil Adnan Oktar, İstanbul Anadolu 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2025/42 E. sayılı dosyasına sunduğu ifadesinde de şöyle demiştir:
“Mesela İsrail-Filistin ile arasını bulurum dedim. Hala bekletiyorlar. Şehit edilenlerin sayısı 55 bini buldu. Sanhedrin meclisinin tamamını tanıyorum. Hepsini bir araya getiririm. Silivri’deki mahkeme salonunda da olabilir.
… Tahliye falan istemiyorum, devletten bir karşılık ya da rahatlık istemiyorum. Toplantı olarak da Silivri’deki mahkeme salonu diyorum. Hala engel olanlara vebal oluyor. Defalarca aralarını buldum. Hemen hemen tanımadığım yoktur. Davut neslinden olduğum için, şecerem size gelmiştir. Onlarda daha da güven ifade ediyor. Ama biz senin şahitliğine güveniyoruz dediler. Sen Hz. Muhammed peygamber dersen inanıyoruz dediler. Sanhedrine Peygamberimizi kabul ettirdim. Bütün mesele bana müsaade ettirmelerinde.”
Müvekkil Adnan Oktar, savunmalarında dahi bu konuya yer vererek, Filistin halkının kurtarılmasını, bölgenin barışa kavuşmasını ne kadar çok önemsediğini göstermektedir.
Müvekkil, kendisine imkan verildiği takdirde, İsrail ve Filistin arasındaki savaşı çok kısa bir sürede hemen sonlandırabileceğini, Filistin’in imarını da çok kolay ve hızlı şekilde sağlayabileceğini; Filistinlilerin topraklarından sürülmelerine barışçıl çözümlerle engel olabileceğini; Filistinlilerle İsraillilerin o topraklarda bir arada huzur ve barış içinde bir arada yaşamalarının aslında mümkün olabileceğini belirtmektedir.
Müvekkilin İsrail ve Filistin arasında arabulucu olma teklifi, kendisinin ifadesiyle çok sağlam dini ve somut temellere dayanmaktadır:
İsrail, resmi olarak olmasa da, aslında bir din devletidir; Yahudilik inancı devlet yapısına derinden entegredir. İsrail’in Filistin halkına yönelik tutumu, genel dış politikası daima yazılı ve sözlü Tevrat geleneğine göre şekillenmektedir. Dolayısıyla müvekkil, İsrail’in din ile başlattığı savaşın ancak din ile ikna edilerek sonlandırılabileceğini düşünmektedir.
Müvekkilin bu konuda arabulucu olabileceğine dair teklifinin ardında yatan neden ise şudur: Müvekkil Adnan Oktar hem Peygamber Efendimizin soyundan gelmektedir, hem de Hz. Davud peygamber soyundandır. (EK_1 : Müvekkilin şeceresi ekte bilgilerinize sunulmuştur)
Dolayısıyla müvekkil, Hz. Davud soyundan olması sebebiyle Musevilerin, Peygamber Efendimizin soyundan olması sebebiyle de Müslümanların sevgi ve güvenini kazanmış bir kişidir.
Müvekkilin, Musevi kanaat önderleri ve İsrailli yetkililerin üzerinde Türkiye’nin ve dinimizin lehine olan etkilerinden bazıları şöyledir:
- Müvekkile olan güvenlerinden dolayı Sanhedrin üyeleri Peygamber Efendimizin peygamberliğini kabul ettiklerini söylemişlerdir: Sanhedrin üyeleri, müvekkil Adnan Oktar’ı ziyarete geldiklerinde, müvekkil onlara “Peygamberimizin peygamberliğini kabul edip etmediklerini” sormuş; onlarda müvekkilin şahitliğine güvendiklerini ve bu nedenle Peygamberimizin peygamberliğini kabul ettiklerini söylemişlerdir.
- Mavi Marmara olayı olarak anılan olayda, müvekkil Adnan Oktar İsrailli bazı yetkilileri hayatını kaybedenlerin ailelerine tazminat ödenmesi ve İsrail’in özür dilemesi konusunda ikna etmiştir: 31 Mayıs 2010 tarihinde, Gazze'ye insani yardım götüren "Gazze Özgürlük Filosu"na ait Mavi Marmara gemisinin, uluslararası sularda İsrail komandoları tarafından basılması sonucu meydana gelen ve 9 kişinin hayatını kaybetmesine yol açan olay sonrasında, müvekkil Adnan Oktar bazı İsrailli yetkililerle ve kanaat önderleriyle görüşmüştür. Bu görüşmelerde İsrail’in tazminat ödemesi ve özür dilemesi gerektiğini, Tevrat’a ve Kur’an’a uygun davranışın bu olduğunu kendilerine açıklamıştır.
Müvekkil, A9 TV’de, 25 Şubat 2013 tarihindeki röportajında konu hakkında şöyle demiştir:
“Onları ikna edeceğiz. Şimdi bir daha gelecekler buraya. Aslında kanaatleri geldi, yani ikna da ettik. Fakat yine bazı çekinceleri var. Şimdi yeniden gelecekler, konuşacağız. AİLESİNDEN VE TÜRK MİLLETİNDEN ÖZÜR DİLEYECEKLER, BEN KONUŞTUM. O ŞEHİT OLAN ÇOCUKLARIN AİLELERİNDEN VE TÜRK MİLLETİ’NDEN ÖZÜR DİLEYECEKLER. BİR DE 100’ER MİLYAR LİRA – SEMBOLİK OLARAK – TAZMİNAT ÖDEYECEKLER. Onu da konuştum. 900 milyar bankaya yatıracaklar ailelerin hesabına. Onların hepsini konuştuk, inşaAllah.
Gerçekten de, müvekkilin dediği gibi, Mavi Marmara olayı sonrasında İsrail, Türkiye'den resmi olarak özür dilemiş ve tazminat ödemiştir. 2013 yılında İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, Türkiye’ye bir mektup göndererek saldırı için özür dilemiştir. Ayrıca, olayda hayatını kaybedenlerin ailelerine tazminat ödemeyi kabul etmiştir. Bu adım, iki ülke arasındaki diplomatik krizin azaltılması için önemli bir gelişme olmuştur.
- İsrail’deki bir caminin avlusunda içki festivali yapılması planı üzerine müvekkil yine İsrailli yetkililer ve kanaat önderleriyle görüşerek, bunun yapılmasının önüne geçmiştir: İsrailYüksek Mahkemesi’nin kararıyla müzeye dönüştürülen İsrail’in Beersheva kentindeki eski Osmanlı eseri Beersheva Camisi’nin belediyenin ev sahipliğinde düzenlenecek festival yapılacağı ve festivalde İsrail’de üretilen şarapların yarışacağı duyurulduğunda, müvekkil yine İsrailli yetkililer ve kanaat önderleriyle görüşerek, bu organizasyondan vazgeçilmesine vesile olmuştur.
- Müvekkil Adnan Oktar, İsrailli yetkililerin Türk yetkililer ile görüşmelerine aracılık ederek, Türk-İsrail ilişkilerinde barışçıl bir döneme girilmesine vesile olmuştur: Bu görüşmeler neticesinde İsrailli yetkililerden müvekkil Adnan Oktar’a aracı olması sebebiyle, farklı zamanlarda çok sayıda teşekkür mektupları iletilmiştir. Bu mektuplara örnekler şöyledir:
Şaş Partisinin kurucularından Milletvekili Haman Nissim Zeev’in İsrailli heyet adına gönderdiği mektup (16 Mayıs 2013)
Türkçesi:
Saygıdeğer Adnan Oktar Bey,
Hem kendi adıma hem de meslektaşlarım Milletvekili David Azoulay, Milletvekili Yizhak Cohen ve Bayan Şoşana Bekerman adına, İstanbul'da 9 Mayıs 2013 tarihinde düzenlenen konferansa ev sahipliği yaptığınız ve 8 Mayıs 2013'te de Ankara'da saygın Türk Milletvekilleri ile bizi buluşturduğunuz için derin takdirlerimizi ifade etmekten şeref duyuyorum.
İstanbul'daki konferans ve Ankara'daki toplantılar, her iki ülkenin ve her iki milletin, ortak atamız İbrahim Peygamberin üçbin seneye yayılan ortak mirası yoluyla, tarihi ittifak ve dostluğa geri dönme niyeti ve hedefi için, samimi ve dost canlısı bir atmosferde gerçekleşti.
Bu toplantıların ve konferansın tarihi dostluğumuzun yenilenmesine yol açmasını, böylece gelecekteki tüm sorunların karşılıklı konuşma ve dostluk ruhu içinde çözülebilmesini umuyoruz ve bunun için dua ediyoruz. Konferansın ve Türk milletvekilleri ile görüşmelerin, bölgede barış için çabaların yenilenmesine vesile olacağını umuyoruz.
Tüm Türk Milletvekilleri, çok önemli ve mevcut durumda hayati olan bu toplantılara vesile olan Adnan Oktar Bey'e ve arkadaşlarına takdirlerini ifade ettiler. Bu minnettarlığın ifadesine bizler de katılıyoruz.
Türk milleti ile dostluk bağımızı sizin rehberliğimizde yenilemeye devam etmeyi umuyoruz.
En derin hürmetlerimizi ve takdirlerimizi kabul edin.
Saygılarımla,
Milletvekili Nissim Zeev
Heyet Başkanı, İsrail ve Global Etik için Meclis Kurulutay Başkanı
Şas partisinden Maliye Bakan Yardımcısı ve eski Din İşleri Bakanı Yitzhak Kohen'in Türkiye ziyaretinden sonra gönderdiği mektup (30 Ağustos 2012)
Türkçesi:
Saygıdeğer Oktar Bey,
Türkiye’de AKP ve CHP temsilcileriyle İsrailli ve uluslararası heyetin toplantısını organize ettiğiniz ve heyeti son derece misafirperver bir şekilde ağırladığınız için size teşekkür etmek istiyorum.
Eminim ki çabalarınız karşılığını bulacak ve Ortadoğu ile dünyanın barışı için, iki ülke arasındaki tarihi arkadaşlığı tekrar tesis etmek üzere birlikte çalışacağımıza kesin olarak inanıyorum.
Saygılarımla,
Bakan Yardımcısı Yitzhak Kohen
Müvekkilin İsrailli yetkililerle görüşmelerinin diğer bazı etkileri de şöyledir:
- İsrail hapishanelerinde tutulan yüzlerce Filistinli’nin serbest bırakılmasına vesile olunması.
- İran ile İsrail arasında çıkan gerginlikte, İsrail İran’daki nükleer tesislerin hepsini hava harekatıyla vuracaktı, ancak müvekkilin irtibatta olduğu dindar Musevilere böyle bir harekatın haram olacağını Tevrat’tan delillerle anlatması bu harekattan vazgeçilmesine vesile olmuştur.
-
Gazze’ye uygulanan ambargo, müvekkilin telkinleri sonucunda temel
ihtiyaçlar için kaldırılmıştır.
Gazze’ye Türkiye’nin inşaat malzemesi, ilaç vb malzeme sokmasına izin verilmiyordu. Müvekkilin, Türkiye’ye güvenebileceklerini anlatması neticesinde, bu yasak kalktı ve orada yıkılan birçok yeri Türkiye inşa etti. - Türkiye'nin Suriye'deki harekatlarına karşıydılar neden gerekli olduğunu orada dinsiz komünist PKK olduğunu, PKK’ya karşı dindarların ittifak etmesi gerektiği anlatıldıktan sonra tutumları değişmiştir.
- Türkiye'yi Kıbrıs işgalcisi gibi gösterme çabaları vardı. Müvekkilin Türkiye ile müttefik olun, Rumlarla değil diye anlatıp, bu konuda İsrail basınında yazıları yayınlandıktan sonra tutumları değişmiştir.
- Filistinlilere yönelik ırkçı söylemlerde bulunan İsrailli siyasetçilere, bu üsluplarınızı değiştirin, Tevrat’a da uygun değil. Tevrat’ta komşuna iyi davranacaksın dendiğinde, o dönem üsluplarını düzeltmişlerdir.
- Amerikan Senatosu'nda sözde Ermeni Yasa Tasarısının reddedilmesi, Musevi lobisinden kişilerle yapılan görüşmelerin etkisiyle mümkün olmuştur
Müvekkil Adnan Oktar’ın, İsrail-Filistin sorununu ve İslam ülkelerindeki tüm sorunları çözmek, Türk-İslam Birliğinin inşa edilmesi amacıyla Filistinlilerle ve Müslüman Liderlerle Yaptığı Bazı Görüşmelerden Örnekler:
Müvekkil Adnan Oktar, Seyyid olması sebebiyle de, İslam dünyasında sözü geçen, İslam alimleriyle, kanaat önderleriyle görüşen, fikri sorulan bir kişidir.
- Filistin ve Ürdün’den gelen kanaat önderleriyle 22.05.2018 tarihli görüşme
- Filistin İnsan Hakları Kuruluşu Koordinatörü Dr. Hans Köhler ile 24.08.2017 tarihli görüşme
- Fransa’dan İmam Muhammed Azizi ile 13.01.2016 tarihli görüşme
- Mısırlı İlahiyatçı Dr. Ömer Salem ile yaptığım 27.01.2017 tarihli görüşme
- Suriye Liberal Demokratik Birliği’nin kurucusu Dr. Kemal el Lebvani ile 07.01.2016 tarihli görüşme
- Bangladeş Cemaat-i İslami Avrupa sözcüsü Muhammed Ebubekir Sıddık Molla ile 14.05.2017 tarihli görüşme
- İran Tehran Times yazarı Kuraş Ziabari ile 15.04.2015 tarihli görüşme
- Doğu Türkistan Parlamentosu Başkanı Prof. Dr. Sultan Mahmut Kaşgarlı ile 31.07.2013 tarihli görüşme
- Arakanlı’lar Federasyonu’ndan yetkililerle 11.12.2017 tarihli görüşme
- Müvekkilin Avrupa Rohingya Kurulu Genel Sekreteri Muhammed İbrahim ile görüşme
- Faslı Prof. Dr. Lohusin Habid ile 12.05.2018 tarihli görüşme
- Şeyh Nazım Kıbrısi’nin Londra vekili Zimer Salihi ve diğer değerli konuklarıyla 11.05.2015 tarihli görüşme
- Dünya Bektaşiler Birliği Bektaşi Babası Savaş Hacıoğlu ile yaptığım görüşme
- Brezilya Müslüman Alimler Birliği Lideri Halid Zeyd El Salih Takuyiddin ile 14.11.2014 tarihli görüşme
- Bektaşi lideri Sayın Derviş Mikeli ile 17.06.2014 tarihli görüşme
Yahudilikte, Hz. Davud soyu çok büyük bir öneme sahiptir; Moşiyah’ın, yani ahirzamanda gelecek olan kurtarıcının Hz. Davud soyundan geleceğine inanılmaktadır:
Hz. Davud’un soyu Yahudilik’te çok büyük bir öneme sahiptir. Bu önem hem Tevrat’tan (Tanah – özellikle Neviim ve Ketuvim bölümleri) hem de Sözlü Tevrat'tan (Mišna, Talmud, Midraş gibi kaynaklardan) açıkça görülür.
Müvekkil Adnan Oktar’ın, İsrailli din adamları, kanaat önderleri ve siyasiler tarafından sözüne önem vermelerinin sebebi, Hz. Davud Peygamberin soyundan gelmesidir.
1. Hz. Davud’un Allah tarafından seçilmişliği (Tanah)
📜 Tanah’ta (Yazılı Tevrat):
Hz. Davud, Allah tarafından krallığa seçilmiş ve soyunun kalıcılığı Allah tarafından vaat edilmiştir.
🔹 2. Samuel 7:11-16 (Allah’ın Natan peygamber aracılığıyla Hz. Davud’a verdiği söz):
“RAB senin için bir soy yetiştireceğini belirtiyor: Senin ömrün dolup atalarına kavuştuğun zaman, senden sonra soyundan gelen birini (senin öz oğlunu) tahta geçireceğim ve krallığını sonsuza dek kuracağım... Onun tahtı sonsuza dek sağlam duracak.”
👉 Bu ayette Allah, Hz. Davud’un soyundan gelenlerin krallığını ebedi kılacağını vaat etmektedir. Bu "ebediyet" vaadi, Yahudi Mesih anlayışının temelidir (aşağıda detaylanacak).
2. Davud’un soyundan gelecek olan MESİH
📜 Tanah’ta:
🔹 Yeşaya 11:1-2:
“Yesse’nin kütüğünden bir filiz çıkacak, köklerinden bir sürgün meyve verecek. RAB’bin Ruhu, bilgelik ve anlayış ruhu onun üzerinde olacak...”
👉 Burada adı geçen Yesse, Hz. Davud’un babasıdır. Dolayısıyla bu ayet, Hz. Davud’un soyundan gelecek bir ideal kraldan – yani Mesih’ten (Moşiyah-Mehdi) – söz eder.
📖 Sözlü Tevrat’ta (Talmud ve Midraş):
Sözlü gelenekte Hz. Davud’un soyundan gelecek Mesih’e vurgu çok büyüktür. Mesih’in (Yani Moşiyah, Mehdi) en önemli özelliği, Davud soyundan gelmesidir.
🔹 Talmud, Sanhedrin 98a:
“Rav Yehuda şöyle dedi: Gelecek olan Mesih, Davud’un oğlu olacak – Ben David.”
👉 Bu metin açıkça Mesih’in (yani Moşiyah, Mehdi) “Davud oğlu” (בן דוד – Ben David) olduğunu söyler.
🔹 Midraş Tehillim 18:36:
“Davud’un adı büyüktür, çünkü onun sayesinde Mesih gelecektir.”
3. Kraliyet soyu sadece Davud’un hanedanından gelir
📖 Mišna, Sanhedrin 2:5:
“Yalnızca Davud’un soyu krallık hakkına sahiptir; başka bir aileden gelenler krallık iddia edemez.”
👉 Yahudi hukukuna göre (halaha), Yahudi halkı üzerindeki meşru krallık yalnız Hz. Davud’un soyuna verilmiştir.
4. Hz. Davud’un soyu Yahudi kimliği için merkezîdir
Yahudi halkı tarih boyunca Hz. Davud’un soyunu, özellikle de Mesih (Moşiyah, Mehdi) figürünü, umut, kurtuluş ve yeniden birleşme simgesi olarak görmüştür. Mesih inancı sürgün ve diaspora dönemlerinde halkı ayakta tutan unsurlardan biri olmuştur; Müslümanlar da olduğu gibi Yahudilik ve Hıristiyanlıkta da Mesih-Mehdi-Moşiyah ahirzamanda gelmesi beklenen kurtarıcıdır.
5. Hz. Davud’un soyuyla ilgili Yahudi duaları ve beklentiler
- Amida duasında (günde 3 kez okunan merkezi dua), şu şekilde dua edilir:
“Davut soyunu çabucak yeniden ortaya çıkar… onunla kurtuluş getireceğini vaat ettin.”
Görüldüğü üzere, günde 3 kez dua edecek kadar Hz. Davud’un soyundan gelecek kişiye önem verilmektedir.
Özetle;
Hz. Davud’un soyu Yahudilik’te önemlidir çünkü inançlarına göre:
- Allah, onun soyuna krallığı ebedi olarak vermeyi vaat etmiştir (2 Samuel:7).
- Mesih’in (gelecek kurtarıcının – Moşiyah, Mehdi) bu soydan geleceği bildirilmiştir (Yeşaya 11).
- Yahudi yasası (Mišna ve Talmud) yalnızca bu soya krallık hakkı tanır.
- Hz. Davud’un soyundan gelen Mesih (Moşiyah, Mehdi), Yahudi halkının tarihi umut ve kurtu luş beklentisidir.
- Günlük dualar bile bu soydan gelen bir Mesih’in gelişini dile getirir.
Sonuç :
Müvekkil, Yahudiliğin Hz. Davud soyuna verdiği önemi çok iyi bildiği için, Hz. Davud soyundan gelen biri olarak, Musevileri barışa ikna etmek için geçmişte de büyük bir çaba harcamıştır. A9 TV’deki yayınlarında bu konuda çok sayıda programı ve konuşması, birçok makalesi bulunmaktadır. (EK_2 Müvekkilin Filistin-İsrail arabuluculuğuyla ilgili konuşmalarından seçmeler)
Müvekkil, hiçbir suç işlemediği ve kendisine isnat edilen suçların hiçbiri delillendirilemediği, iftira olduğu kanıtlandığı halde, 7 yıldır cezaevinde bulunmaktadır. Buna rağmen, ülkemizin, devletimizin, Müslümanların, ORtadoğunun ve hatta tüm dünyanın menfaatini, kurtuluşunu, refahını, barış ve sevgi ortamını kendi özgürlüğünden, rahatından, menfaatlerinden önde tutmaktadır.
Müvekkil ve arkadaş grubunun, çıkar amaçlı bir suç örgütü olmadığının, bir dünya görüşü, inancı, idealleri, milli ve manevi hassasiyetleri olan fikir insanları oldukları, mahkeme salonlarında yaptıkları savunmalardan dahi açıkça görülmektedir.
Müvekkilin görüşlerini aktardığımız bu dilekçeyi değerlendirmenize sunarız. 19.05.2025
Adnan Oktar Müdafii
Av. Mert Zorlu
Sohbetler, 25 Şubat 2018; 18:00 tarihli A9 Tv röportajından:
İsrail'i seviyoruz. İsraillileri seviyoruz. Zalimini sevmiyoruz. Gaddarını sevmiyoruz. Katilini sevmiyoruz. Katilinden nefret ediyoruz. Filistin'i seviyoruz. Filistinlileri seviyoruz. Katilinden, zaliminden nefret ediyoruz, sevmiyoruz. İsrail ile Filistin aynı babadan geliyorlar. Hz. İbrahim (as)'in evladıdır. Biri İsmail (as), biri İsrail (as)'in evladı, aynı babadanlar. Dolayısıyla aynı babanın evlatlarını birbiriyle savaştırıyor İngiliz derin devleti, oyun oynuyor. Bakın genetik yönden aynıdırlar. Yüzde doksan benzer genetik yapıları. Genetik yapıları yüzde doksan benziyor. O kadar aynılar yani. Dostça, kardeşçe geçinin ya. Her ikisinin de dini de İslam dini, Musevilik de İslam dini, İslamiyet de İslam dini. Bir arada geçinin. Ama İngiliz derin devleti oyun oynayınca o ona düştü o ona düştü. Ve aradaki düşmanlığı sürekli körüklüyorlar. O körüklemeyi de kutsal biliyorlar. Halbuki körüklemeyip ikisini barıştırmak, dost etmek lazım iki kardeşi de.
Canlı Sohbetler (15 Mayıs 2018; 22:00) tarihli A9 Tv röportajından:
Bütün bölgeyi birbiriyle barıştırmak lazım. Şiilerle Sünnileri birbirine sarılmalarını sağlayacaksın, dost olacaklar. Filistin’le İsrail’i birbirine sarmaş-dolaş yapıp dost edeceksin. Dostluk yemekleri yenecek, dostluk şölenleri olacak bu konu kapanacak. Bu kadar saldırılar için hiçbir neden yok, böyle bir şeye gerek yok. Şeytan kışkırtıyor, şeytan kan dökülmesini istiyor, insan ölmesini istiyor. Oyun oynuyor şeytan. Göz göre göre şeytanın oyununa geliyorlar.
Canlı Sohbetler (14 Mayıs 2018; 22:00) tarihli A9 Tv röportajından:
Allah şehitlere rahmet etsin, gazilere de şifa versin. İnşaAllah aralarında barışırlar. Kardeşlik, sevgi, muhabbetle birbirlerine sarılırlar. Birlikte bölgeyi kalkındırıp, güzelleştirip orayı barış yurdu haline getirirler inşaAllah. Bunu teşvik etmek lazım. Barıştırmayı ve bölgenin barış yurdu olmasını teşvik etmek lazım.
Sohbetler (24 Temmuz 2017; 23:00) tarihli A9 TV röportajından:
İşin doğrusu İslam alemi yalnızlığa gidiyor. İsrail hem İngiltere tarafından hem Amerika tarafından hem Rusya tarafından korunan bir ülke. Hiçbir zaman yalnızlığa gitmedi hiçbir dönemde. Daima hakim güç oldu hep Müslümanlar ezildi. Irak yalnızlığa gitti, Suriye yalnızlığa gitti, Libya yalnızlığa gitti, Afganistan yalnızlığa gitti. Bak Katar’ı da götüreceklerdi ucu ucuna engellendi ki durdurulmuş da değil şu an. Şu an şimdi sağına soluna bakıyorlar bir şekilde Katar’a girecekleri anlaşılıyor felaket kapıda. Dolayısıyla İsrail’le Filistin’i barıştırmanın dışında bir yol yok. En kısa sürede İsrail’le Filistin’i İsmailoğulları’yla Yakupoğulları’nı kardeş edip, Hz. İbrahim (as)’ın evlatlarını o bölgede mutluluk içinde, huzur içinde yaşamalarını sağlamak lazım. Bu mücadele ve nefret ruhu belayı çekmekten başka bir işe yaramaz. Ve kısa sürede Filistin’in eriyip yok olmasına neden olur. Filistin yok oluyor gittikçe. İsrail’e de yazık, Filistin’e de yazık. Her iki tarafı da barış, kardeşlik içinde yaşatmak mümkün. Bunu yapalım.
Sohbetler (21 Temmuz 2017; 22:00) tarihli A9 Tv röportajından:
Bu barışı mutlaka Türkiye sağlasın. Öncü olalım derhal çağıralım Filistin’in önde gelenlerini. Filistin’in aydın aklı başında insanlarını getirelim, İsrail’in aydın aklı başında insanlarını getirelim kucaklaşsınlar kardeş olsunlar, hepsini oraya bölgeye taşıyalım. Bölge boydan boya bomboş. Çok güzel muazzam bir medeniyet meydana getirelim herkes rahat etsin. Ve mutlaka Hz. Süleyman (as) mescidini açalım ve bir güzellik gelsin. Bu belanın son bulmayacağı görülüyor.
…Tekrar ediyorum, Türkiye barışın sağlanması için hemen devreye girsin. Tayyip Hocam bu tarihi, bereketli, hayırlı işte öncü olsun. İsrail’e sahip çıksın, aynı şekilde Filistin’e de sahip çıksın barıştırsın. Orada asker, silah, polis bilmem ne olayı tamamen kalksın. Kardeşçe güzel bir medeniyet oluşturup yaşasınlar.
Sohbetler (28 Mayıs 2017; 23:00) tarihli A9 Tv röportajından
Yani İsrail’in gençlerini dindar yapmak, Filistin’in gençlerini dindar yapmak ve bunları kardeş yapmak. Bunun dışında hiçbir yol yok. Allah korkusu, Allah sevgisinin dışında İsrail’in hiçbir kurtuluşu olmaz. Sürekli azap ve acı devam eder.
Bana da geldiler burada konuştuk. Koyu dindar İsrail gençliği, koyu dindar Filistin gençliği iç içe olursa ve sevgiyle, kardeşçe yaklaşırlarsa İsrail’in onlardan alıp veremediği hiçbir şey yok. İstedikleri kendi vatanları olarak olduğu gibi kullanabilirler. Eğer istiyorlarsa ortak vatan olarak da kullanabilirler. İsrail’den hiçbir sorun çıkmaz. Bize bu konuda garanti versinler, biz aracı olalım. Desinler ki “Biz İsrail devletini tanıyacağız. İsrail halkını da seviyoruz, zalimleri sevmiyoruz.” desinler. “Onları kardeş biliyoruz” desinler. Söz bir Allah bir ben barıştıracağım, vesile olacağım. İsrail devleti hiçbir şey demez. En üst kademeden insanlarla görüşüyoruz burada. Onlar zaten “Siz çözüm söyleyin yapalım” diyorlar. Bir şey dedikleri yok. Ama nefret nefret nefretle bir yere varılmaz. Filistin’den buraya adam çağırmak bile sorun. Acayip sinirliler, acayip asabiler. Suriyelileri buraya getirdik, muhalifler barut gibi. Dedim ki bak Türk ordusu girsin Suriye’ye. Hükümetle konuşuruz, orduya teklif ederler. Eğer uygunsa Türk ordusu girer dedik. “Vay ne işi var Türk ordusunun?” dediler. “Türk ordusu girmezse Rus ordusu girer, yapmayın” dedim. “Bak Türk ordusu insancıl davranır, merhametli davranır. Kan da akmaz mesele hallolur” dedim. Gördünüz barut kesildiler. Ben söyledikten bir hafta sonra Rus ordusu girdi. Ve yağmur gibi Rus uçakları bomba yağdırdı. Arkasından Amerikan uçakları, İngiliz uçakları ve koalisyon güçleri yağmur gibi bomba yağdırdılar. Ne olur Türkiye girse? Hükümete karışmaz, toprak bütünlüğüne karışmaz. Sadece oraya adalet getirmek üzere girecek. Adaleti tesis edecek, seçimlerin yapılmasını sağlayacak, Türk ordusu çekilecek, bu kadar. Buna da meclis karar verecek. Meclise biz bunu teklif ettireceğiz, söyleyeceğiz. Yer gök oynadı. Sözümü dinlemediler. Dinleseler bu iş olurdu. Böyle çok güzel hallolurdu. Filistin için de söylüyorum bak, Filistin’den heyet gelsin ama sinirliler. Tek kelime hep, “Filistinliler olarak ne kadar İsrailli varsa öldüreceğiz, hepsini yok edeceğiz. İsrail’i yerle bir edeceğiz, tarih olacak, haritadan sileceğiz.” Kardeşim böyle yaparsan Allah belanı verir. Böyle şey olmaz. Allah ayette onların orada olacağını söylüyor. Ve ehli kitap bu insanlar. Bu nefret normal değil. Allah “Onlarla evlenebilirsiniz, yemeğini yiyebilirsiniz.” diyor. Bu zorun nedir? Bu nefretin anlamı ne? Sevgiyle yaklaşırlarsa ne istiyorlarsa yaptırtacağız, söz. Sevgiyle yaklaşırlarsa. Yoksa olmaz bu iş. Sevgiyle, şefkatle. Ne istiyorlarsa diyor ki mesela “Kudüs’ün yarısı” tamam. Devlet kurmak istiyorlar, tamam. Toprak da dert değil. Orası ucu bucağı yok. Mısır da toprak verir, Ürdün de toprak verir. Toprak dert mi? Zaten orada bir avuçsunuz. Filistin bir avuç, İsrail bir avuç. Uçsuz bucaksız toprak var. Toprak derdi yok ki. Sevgi derdi var orada. Üç milyon Musevi var. Topraklar onlara o kadar büyük geliyor ki bomboş o araziler, her yer bomboş. Filistin açısından da bomboş her yer. Paylaşılamayan ne var orada? Sorun sadece sevgi.
Sohbetler (10 Aralık 2017; 22:99) tarihli A9 Tv röportajından
İsrail’le Filistin’i barıştıralım. Yani iyiye gitmez bu. Kötüye gider. Adam çıktı Kissinger “Kan gövdeyi götürecek Ortadoğu’da” dedi, daha yeni söyledi, bir ay oldu. Alınmış bir karar var ve bu İngiliz derin devletinin kararı. Şimdi bu kararı biz durdurtalım. Bu kan gövdeyi götürme olayını durduralım, İngiliz derin devletinin oyununu bozalım. Çünkü İslam ülkelerini birleştirip Musevi-Hristiyan ittifakı meydana getirip, Müslümanları da kendi aralarında ittifak haline getirip muazzam bir savaş düşünüyorlar. Yok, kardeşim buna müsaade etmeyeceğiz. Filistin’le İsraillileri barıştıracağız ve kardeş hale getireceğiz. Bu oyunu bozacağız. Kan istemiyoruz. Yani bu oyunu ne yapıp yapıp bozacağız. Bilakis barıştırıp sarmaş dolaş kardeş yapacağız. Koskoca topraklar hepsine yeter. Ne oluyor yani?
13Ekim 2015 tarihli A9 Tv röportajından
“İsrail’de savaş suçu işleniyor.” İşte yapılacak şey iki tarafı barıştırmak. Kardeşlik ve sevgi içinde yaşamalarını sağlamak. Çünkü Filistinliler İsrailliler’i bıçaklıyor, onlar da onları öldürüyor. Böyle bir moda başladı şimdi, bu çok ürkütücü. Aralarını bulup bu kavgayı durdurmak lazım.
21 Temmuz 2014 tarihli A9 Tv röportajından
O kadar suni ki bu olay, inanılmaz bir olay var. Filistin niye yok edilsin orada? Filistin halkı niye yok edilsin? Niye bu projenin içerisine giriyorsunuz? Niye bu projeyi uyguluyorsunuz? Çünkü Filistin halkının yok edilmesi için bu model; altın model adamlar için. En mükemmel model. Durduk yere yok edemez, bir şey gerekiyor, onu da sağlıyor adamlar. Şu an barış kardeşlik olsa, iç içe bayram yapacaklar. Akıl almaz bir vahşet var. Her yer diken üstünde, her yer harap olma eğiliminde. Peygamberimiz (s.a.v.) mesela yüzde yüz mağlup olacağını bilerek hiçbir zaman için savaşa girmedi. Hep barışa, musalahaya girdi. İşte, “sonuna kadar savaşacağız” diyorlar. “Kanımızın son damlasına kadar.” Sen savaşmıyorsun, sana bir şey olmuyor, çoluk çocuğa oluyor, genç kızlara oluyor. Çok güzel insanlar Filistin’in insanları, çocuklar acayip şekerler, genç kızlar acayip güzeller. Hep ceset haline geliyor bu çocuklar. Sonunda da Filistin diye bir şey bırakmayacaklar. Yani görünüş onu gösteriyor.
BÜLENT SEZGİN: Hocam, o haritayı gösterebiliriz, inşaAllah. 1946’dan günümüze.
ADNAN OKTAR: Bakayım. Şimdi, soldan birinci 1946 Filistin bak yeşil bölgeler. İki 1947 yeşil bölge. Üç, 49-67 tarihinde bu hale geliyor. Bakın dikkat edin, erimenin şiddetine bak. Buz eriyor gibi adeta. 2000’lerde de son hali. Şimdi o yeşiller, son yeşiller. Bir dahaki sefere onları böyle ipince göreceksiniz. Yani makara ipi gibi incecik olacak, bir sonra da bembeyaz olacak harita. Plan bu. Tıkır tıkır yürümüş sahte kahramanların sayesinde. Boş araziye roket atan oyuncular var. Ne boş araziye at, ne dolu araziye at, barış yap, musalaha yap çok güzel geçin ve bütün bölge senin olsun. Mesela o, 1946’da Filistin var ya, ondan çok daha geniş topraklara sahip olurlardı bu olaylara girmeselerdi. Ve müthiş bir medeniyet olur, zenginlik olurdu. Genellikle kışkırtıyorlar. Ortadoğu’da geniş çaplı kışkırtma var şu an. İsrail’i adam yerine koymamak, muhatap olmamak. Sen adam yerine koymuyorsun ama Amerika destekliyor, Avrupa destekliyor birçok ülke destekliyor. Ve silah sanayinde çok ileri gitmiş bir ülke. Sen, yer altı atölyelerinde borulardan falan kaynakla uydurma roketler yapıyorsun. Ve onunla İsrail’e saldırıyorsun. Onları yapacağına üniversiteler açsana, okullar açsana. Filistin’e diğer Filistinliler’i de çağır, diğer Müslümanlar’ı da çağır, onlar da gelsin, İsrailler’le iç içe kardeşçe çok güzel şahane bir hayat yaşayın. Ne gerek var şu ıstıraba? Ne gerek var şu acıya? Ben televizyona artık bakmıyorum, yürek parçalayıcı. Planın bu kadar kusursuz işlemesi hayretler içinde kalınacak bir durum. Bak, 1946’lardan itibaren, görüyor musun planı? Kusursuz bir gelişme olmuş. Adamları kahraman gibi gösteriyorlar. Boru roketçileri. Filistin kalmadı kardeşim, halk kalmadı. Allah hidayet versin, Allah akıl fikir versin.
18 Kasım 2014 tarihli A9 Tv röportajından
Ev yıkmayla olmaz ki. Sevgiyle olur. Karşılıklı sevginin oluşturulması gerekiyor. İsrail bir çalışma yapmayı düşünmesi lazım. Netice alamasa dahi sevgi, kardeşlik, barış için bir Moşiyah ruhuyla, Mehdi ruhuyla yaklaşıp güzel bir ön açılım meydana getirmesinde fayda var. Netice alması şart değil.
18 Kasım 2012 tarihli A9 Tv röportajından
Sonra Ermenistan’ı, Rusya’yı, Azerbaycan’ı, Türki Devletleri içine alan ve bütün İslam alemini içine alan bir birleşme oldu mu, Dünya Cenneti işte. Gayet güzel. Camiler taşar, Sinagog’a isteyen gider Sinagog’da ibadetini yapar, Kiliseye isteyen Kilise’de ibadetini yapar. Herkese saygı duyulur, herkese sevgi duyulur. Komünistlere, onlara da şefkat duyulur. Dinsize, imansıza, onlara da şefkat duyulur. Allah onları da öyle yaratmış. Birinci sınıf vatandaş olarak onlara da şefkat duyulur. Açık olduğu halde, bu güzellik kolay olduğu halde, oluşmamasının nedeni Sahibüzzaman’ın bu konuda görevli olmasıdır. Herkes anlatıyor, mesela Başbakan tarif ediyor, hayret ediyor Başbakan. Diyor ki: “Filistin’de iki kardeş grup var, birleşin.” Herkes bunu söylüyor. Birleşemez, illa ki Hz. Mehdi (a.s) gerekiyor. İsrail, İsrail’in asıl görevi barıştır zaten. Yani İsrail’e vaat edilen, İsrail’den istenen, İsrail’in yapması gereken, bütün dünyada barışı sağlamaktır. Çünkü Mesih ordusudur aynı zamanda. Mesih askeridir Museviler. Hepsinin barışı savunması, barış insanı olması gerekiyor. Onları da savaş insanı haline getiriyorlar. Halbuki deccal kan döker. Mesih kanı durdurur, Kral Mesih. Açın bakın Tevrat’ta, kan akıtmaz Mesih. Çok kapsamlı anlatılmıştır. Bunun oluşması için, hahamlar dua etsinler. Bütün Museviler toplansınlar “ Ya Rabbi Kral Mesih-Moşiyah’ı bize göster” diye dua etsinler. Yoksa bu tür kabadayılıklar, bu tip zıtlaşmalar çok kötü, çok tehlikeli. Hakikaten İsrail’in eski konumu yok. Yani artık Amerika’nın desteği yok. İslam ülkeleri kendi aralarında İttifak etme eğilimindeler. İsrail, Hz. Musa (a.s)’ın evlatlarının, Hz. İbrahim (a.s)’ın evlatlarının sığındığı bir toprak parçası ve onlara Allah’ın verdiği görev de barış. Bütün dünyayı barışa çağırmak ve Allah’ın birliğine çağırmak. Şu an burada böyle bir görev var mı? Böyle bir çalışma var mı? Yok. Bunun bir an önce yapılması lazım.