İSTANBUL 30. AĞIR CEZA MAHKEMESİ'NE

DOSYA NO               : 2024/414 E.

SUNAN                     : Adnan OKTAR

MÜDAFİİ                  : Av. Mert ZORLU

KONU                        : Müvekkilin sevki için özellikle Van Cezaevi'nin seçilmiş olmasının altında yatan sebeplerden birinin, PKK ve onunla iltisaklı olan çeşitli mafya yapılanmalarının, bu bölgede konuşlanmaları olduğu hususu ile ilgili dilekçemizin sunumudur.

AÇIKLAMALAR:

Müvekkil Adnan Oktar, cezaevinde bulunduğu 7 yılı aşkın sürede 4 ayrı şehirde 4 ayrı cezaevine nakledilmiştir. Müvekkil için, kendisinin ve ailesinin yaşadığı İstanbul şehrinden EN UZAK noktalar seçilmiş ve müvekkil, önce Türkiye'nin en batısına, ardından da en doğusuna nakledilerek, kumpasın amaçlarından biri gerçekleştirilmiştir. Amaç, müvekkili kendi şehrinden, ailesinden ve avukatlarından mümkün olduğunca uzaklaştırabilmek, savunma gücünü ve imkanını mümkün olduğunca azaltabilmek ve müvekkilin görülmekte olan sayısız duruşmasına bizzat katılmasını engelleyebilmektir.

Bu planın, kumpasın hayata geçirilmesi için kullanılan husumetli kişiler tarafından ÖNCEDEN DİLLENDİRİLMESİ, sosyal medya paylaşımlarında yer bulması, müvekkile yönelik sevklerin özel talimatla gerçekleştirildiğini ortaya koymuştur. Söz konusu paylaşımlardan bazıları şu şekildedir:

 

Husumetli müştekiler, müvekkil henüz Van'a sevk edilmeden önce, sosyal medya paylaşımlarında doğrudan Van ilimizin ismini zikretmişler ve Van Gölü'nün resmini koyarak bu sevki bildiklerine dair imalarda bulunmuşlardır.

Söz konusu hesaplardan yapılan bu ve bunun gibi tüm paylaşımların tarihi, müvekkilin Van Cezaevi'ne sevkinden HEMEN ÖNCEDİR.

Bu süreçte, müvekkil hakkında sistematik bir karalama propagandası içinde olan, söz konusu derin devlet piyonlarından bir diğeri olduğu ortaya çıkmış bulunan Burak Bekiroğlu isimli şahıs da, müvekkilin sevkini tetikleyecek sayısız paylaşım gerçekleştirmiştir. Bu paylaşımlardan biri şu şekildedir:

Husumetli müştekilerin BİR ANDA, adeta BİR YERDEN HABER ALMIŞÇASINA, özellikle VAN ili ile ilgili paylaşımlar yapmalarının hemen akabinde müvekkilin Van Cezaevine sevk edilmiş olması elbette oldukça dikkat çekicidir. Ancak bu dikkat çekici durum, konuyla ilgili sayısız bilgilendirmeye rağmen çeşitli makamlarca görmezden gelinmiştir.

Derin devlet tarafından müvekkil için özellikle Van şehrinin seçilmesinin elbette müvekkilin savunma imkanlarını kısıtlamak ve müvekkilin İstanbul'da görülen duruşmalarına bizzat katılmasını engellemek gibi görünen sebeplerinin dışında, özel bir sebebi daha vardır. Bu sebep, müvekkili, yıllardır fikri mücadele içinde bulunduğu PKK ile karşı karşıya getirmektir.

Konuyu açıklamak için aşağıdaki detayları belirtmekte fayda vardır:

PKK, KONGRA-GEL ve Türkiye'deki Uyuşturucu Mafyası İttifakı

PKK'nın, kurulduğu 1978 yılından beri, tüm geçimini uyuşturucu trafiğinden sağladığı ve bunun için de doğu illerimizde uyuşturucuyu sınırdan geçirebilmek için saldırı ve çeşitli baskı yöntemlerine başvurduğu, konuyla ilgili olarak devletimizin yıllardan beri ciddi mücadeleler verdiği oldukça iyi bilinen bir husustur. Uyuşturucu trafiği genellikle PKK'nın içinde küçük şubeler tarafından yürütülmektedir. Bu trafiği yöneten birim, ABD Hazine Bakanlığı'nın tespitlerine göre, KONGRA-GEL adı verilen ağdır.[1]

Tespitlere göre uyuşturucu, PKK tarafından doğudaki sınırdan geçirilerek Avrupa'ya ulaştırılmaktadır. Avrupa'ya kadar uzanan bu sevkiyat, PKK'ya ciddi bir gelir sağlamakta ve PKK'ya, daha fazla silah alımı için imkan vermektedir.

Bu trafik öylesine yoğundur ki, tespitlere göre, Almanya'da kullanılan uyuşturucunun %80'i PKK ve PJAK (İran ve Irak'ta faaliyet gösteren PKK terör örgütü) üyeleri tarafından sağlanmaktadır.

Stratejik İzleme Enstitüsünün deklarasyonuna göre PKK, 42 terör örgütü ve uyuşturucu kaçakçısı arasında, bu konuda EN FAZLA FAALİYET yapanıdır. Bir deyimle PKK, Avrupa Birliği'nde, uyuşturucu kaçakçılığı piyasasını birebir elinde tutmaktadır.

Söz konusu uyuşturucu madde piyasasında dönen para ise neredeyse bir yıllık ABD SAVUNMA MALİYETİ ile aynı seviyededir ve TÜRKİYE'NİN GAYRİ SAFİ MİLLİ HASILASINDAN BİLE DAHA YÜKSEKTİR.

Zaman içinde, ülkemizde bulunan çeşitli mafya grupları da bu işe dahil olmuş ve söz konusu mafya grupları, içeriden işleri yönetmeye başlamışlardır. PKK ile ittifak halinde hareket eden söz konusu mafya grupları, uyuşturucu trafiğinin kilit yerlerinde konuşlanmakta ve bu trafiğin, ülkeye giriş ve çıkış aşamalarında devreye girmektedirler.

Uyuşturucu Trafiğinde Kullanılan Kilit Sınırlardan Biri: Van

Ülkemizdeki uyuşturucu mafyalarının, PKK'nın temin ettiği uyuşturucuyu ülkeye sokmak için kullandığı noktalardan biri VAN SINIRIDIR. Uyuşturucu trafiğinin başlangıç noktalarından birinin İran olduğunu, bunun için PJAK'ın devrede olduğunu ve Van ilimizin İran sınırı olduğu dikkate alındığında, bu sınırın söz konusu terör örgütü ve uyuşturucu mafyası için ne kadar önemli olduğu ortadadır. PKK üyelerinin ve PKK sempatizanlarının yoğun bulunduğu bir ilimiz olan Van'da, içeride faaliyet gösteren uyuşturucu mafyası ile yoğun bir temas ve iş birliği söz konusudur. Bu nedenle de, bu bölgede sessiz bir ittifak vardır. Bu bölgede PKK, derin devletler ve mafya yapılanmaları tarafından geçmişten beri her şartta korunmaktadır.

Dolayısıyla, PKK elemanlarının ve PKK sempatizanlarının, Van’daki kurum ve kuruluşları boş bırakacaklarını düşünmüyoruz. Oraya da kendi düşüncelerindeki insanları yerleştirmiş olmaları büyük bir olasılıktır. Hali hazırda pek çok kurumda, geçmişten beri PKK savunucusu kimliğiyle bilinen kişiler görev yapmaktadırlar. Van, kıymetli bir ilimiz olmasının yanı sıra, PKK terör örgütüne bu mecburi yakınlığı nedeniyle de dikkat çeken bir şehrimizdir.

Müvekkilin sevki için Van ilinin seçilmesi, işte bu nedenle ilginç bir süreçtir. Çok iyi bilindiği gibi müvekkil, 40 yıl süren ilmi çalışmaları boyunca, PKK terör örgütü ile ideolojik bir çatışma içinde olmuş ve PKK'yı ayakta tutan Darwinist materyalist zihniyeti ortadan kaldırdığı için, ONLARA KARŞI EN ETKİLİ MÜCADELEYİ vermiş ve bu nedenle de PKK'nın hedefinde olmuş bir kişidir.

Öyle ki, 2016 yılında, bizzat PKK'nın ve PKK'nın kolu olan KONGRA-GEL'in müvekkil ADNAN OKTAR'A YÖNELİK SİLAHLI BİR EYLEM HAZIRLIĞI İÇİNDE OLDUĞU Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından tespit edilmiş ve bu konuda çeşitli tedbirler alınarak müvekkile resmi devlet koruması tahsis edilmiştir. Konuyla ilgili belge, aşağıda takdirinize sunulmaktadır:

Hal böyleyken, müvekkilin, tam olarak PKK elemanlarının, PKK sempatizanlarının ve PKK ile ittifak halinde iş gören ve hali hazırda çeşitli kamu ve kuruluşlarda yer alan bir kısım mafyatik kişilerin hakimiyetinin olduğu bir şehre gönderilmesi, kanaatimizce rasgele bir seçim değildir. Sadece şehrin geneli değil, müvekkilin kaldığı cezaevinde de bir kısım memurların PKK sempatizanı olduğu, aynı cezaevinde sayısız PKK'lı mahkumun yattığı malumdur. Müvekkile bu ortamda, her türlü zararın ulaşması sağlanmaya çalışıyor gibi bir görünüm vardır.

Şunu belirtmeliyiz ki, son dönemlerde ülkede barış havasının hakim olması, PKK'nın silahlarını yakması ve yıllardır süregelen terör eylemlerinin son buluyor olması, müvekkil nezdinde de sevinç vesilesidir. Elbette bu barış tablosu, Türkiye için özlenen bir ortamdır ve müvekkile göre daima barıştan yana olmak gerekir. Burada müvekkil bakımından dikkat çekmek istediğimiz nokta, ideolojik ayrılıklar ve müvekkilin PKK'nın ideolojisini çökertmiş olması nedeniyle, PKK'NIN MÜVEKKİLE YÖNELİK BAKIŞ AÇISININ DEĞİŞİME UĞRAMAMIŞ olmasıdır. İşte bu nedenle gerek PKK, gerekse onunla birlikte hareket eden uyuşturucu mafyası, müvekkili hedef alma stratejilerinden VAZGEÇMEMEKTEDİRLER.

Derin devletin Van ilinde ısrarcı olmasının ve husumetli müştekilerin, müvekkilin Van'a sevki için altyapı hazırlayıp sonra bunu önceden sosyal medyada kendilerince bir gururla yayınlamalarının altında yatan ana sebep budur.

Van, Müvekkil İçin Özel Manevi Önemi Olan Bir Şehirdir

Önemle belirtilmelidir ki, Van halkı, müvekkil için özel değere sahip bir halktır. Van ili ise, Bediüzzaman Hazretleri'nin "vatanım" dediği ve YÜZ YIL SONRA GELECEK KUTLU ŞAHISLARI BEKLEDİĞİ, özel manevi değeri olan bir şehirdir. Bediüzzaman Hazretleri, "Yirmi sene Van’da geçirdiğim hayat-ı ilmiye… Benim için Van çok kıymettardır" demiş ve açıklamalarını şöyle noktalamıştır: "'Dâüssıla' tabir edilen iştiyak-ı vatan hissi (yurt özlemi), beni VATANIMA sevk etti. MADEM ÖLECEĞİM, VATANIMDA ÖLEYİM DİYE VAN'A GİTTİM." (Lemalar, s. 247)

Bediüzzaman Hazretleri, mezarının Van'da olduğunu işaret ederken, o bölgeye "BAHARDA" gelecek olan kutlu şahısların, mezarına uğramalarını tembih etmektedir:

"…Ne yapayım, acele ettim, kışta geldim; sizler cennet-âsâ BİR BAHARDA GELECEKSİNİZ. Şimdi ekilen nur tohumları, zemininizde çiçek açacaktır. Biz, hizmetimizin ücreti olarak sizden şunu bekliyoruz ki: Mazi kıt’asına geçmek için geldiğiniz vakit, mezarımıza uğrayınız; o bahar hediyelerinden birkaç tanesini medresemin mezartaşı denilen ve kemiklerimizi misafir eden ve Horhor toprağının kapıcısı olan kalenin başına takınız. Kapıcıya tenbih edeceğiz; bizi çağırınız. MEZARIMIZDAN “NE MUTLU SİZE!” SADÂSINI İŞİTECEKSİNİZ." (Emirdağ Lahikası, s. 489)

Üstad Bediüzzaman Hazretleri, bu kutlu şahısların YÜZ SENE SONRA GELECEKLERİNİ ve manevi anlamda varlığını sürdüren ama maddi anlamda büyük ölçüde yıkılmış olan Van'da bıraktığı medreseyi (Horhor Medresesi), TEKRAR İNŞA EDECEKLERİNİ bildirmiştir.

Buradaki "tekrar inşa", işari anlam taşır ve binanın inşa edilmesinden ziyade, önemli şahısların oraya gelerek İslam'ı anlatmalarına işaret eder. Keza medresenin yeniden inşası yani restorasyonu gerçekleşmiş ve bina Ekim 2024 tarihinde yeniden açılmıştır.[2]

Buradaki "inşa" ifadesi, medresenin eğitim yeri olarak tekrar faaliyete geçmesi anlamındadır; "manevi, ilimle inşa" manasına işaret etmektedir. Üstad'ın ifadelerine göre o bölgeye YÜZ SENE SONRA GELECEK OLAN KUTLU ŞAHISLAR, İslam'ı anlatarak oradaki insanları bilgilendirecek, eğiteceklerdir. Demek ki, bu süreçte İslam dünyasının kan kaybedeceği kötü zamanlar yaşanacak, Üstad'ın ifadesine göre ahir zamanın en büyük fesadı zamanı insanlara isabet edecektir. İşte böyle bir zamanda, imani zafiyet yeryüzünde yaygınlaşmışken, BU MEDRESEYE ULAŞAN KUTLU ŞAHISLAR, BU FESADA KARŞI MÜCADELE EDECEKLER VE VERDİKLERİ KURANİ EĞİTİM İLE TEKRAR İNSANLARI İSLAM İLE BULUŞTURACAKLARDIR.

Bütün bu sebeplerle müvekkil, bu özel zamanda, oldukça özel manevi güzellikleri ve anlamları olan Van'da bulunmaktan derin bir haz almaktadır. Kendisinin sürgün amaçlı gönderilmiş olduğu Van, beklentilerin aksine müvekkil için özel bir nimet olmuştur. Bu işaretleri izlemek, müvekkilin şevkini, derinliğini ve İslam için çaba göstermeye yönelik kararlılığını kat kat artırmaktadır.

Ancak elbette, müvekkile yönelik sinsi planların ve bu konuda gösterilen karanlık çabaların anlaşılması bakımından, yukarıda verdiğimiz bilgiler önem taşımaktadır. Müvekkil, Allah'ın koruyucu kalkanı altında olduğunu bilmekte ve Allah'ın izni olmadan kendisine zarar gelmeyeceğinden emin olarak yaşamaktadır. Ancak kirli planlardan haberdar olduğunu göstermek ve bu planların hangi sinsi yöntemlerle uygulamaya konduğunu gözler önüne sermek adına, bu konuda bilgilendirme yapmayı önemli görmektedir.

Müvekkilin konuyla ilgili açıklamalarını Sayın Mahkemenize sunar, saygılarımızla bilgilerinize arz ederiz.

Adnan Oktar müdafi,

Av. Mert Zorlu 

[1] https://www.tasnimnews.com/tr/news/2018/09/17/1830703/ter%C3%B6ristlerin-k%C3%BCrt-topraklar%C4%B1ndaki-siyah-ticareti-2-avrupa-da-pkk-mafyas%C4%B1

[2] https://www.risalehaber.com/said-nursinin-ders-verip-namaz-kildirdigi-horhor-medresesi-bir-kez-daha-acildi-442716h.htm

Daha yeni Daha eski