İSTANBUL 1. AĞIR CEZA MAHKEMESİ'NE

DOSYA NO               : 2024/74 E.

SUNAN                      : Adnan OKTAR

MÜDAFİİ                  : Av. Mert ZORLU

KONU                        : Müvekkilin, dışarıda hiçbir maddi gerçekliği olmayan hayal bir dünyada yaşadığımızı bilimsel delillerle izah eden dilekçesinin sunumudur.

AÇIKLAMALAR:

Müvekkil Adnan Oktar, hayata ve yaşadığı olaylara bakış açısını Sayın Mahkemenize özellikle izah etmek istemekte ve her insanın "yaşam" dediği şeyin, aslında beyninde yaratılan bir hayal olduğunu, dolayısıyla sadece izlediğimiz bu görüntülere önem atfetmenin büyük bir aldanış olduğunu belirtmek istemektedir. Müvekkilin, hayata bu bakış açısını dile getirmek adına hazırlamış olduğu, bilim adamlarının görüşleri ışığında sadece bir hayal dünya içinde yaşadığımız gerçeği ile ilgili dilekçesini, Sayın Mahkemenizin takdirine sunuyoruz:

Dışarıda Gerçekten Bir Dünya Var mı?

Algılarımızın dışında, acaba dışarıda bir dünya var mı? Bilim adamlarının son yıllardaki bulguları buna "HAYIR" diyor. Bir algı dünyasının içinde yaşadığımız artık bilimsel olarak kanıtlanmış bir gerçek; öyle ki duyularımızın dışına çıkamıyor, beynimizde izlettirilen görüntülerin ötesine geçemiyoruz. Ama bu algı dünyasının dışında bir fiziksel dünyanın var oluşu iddiasını da, bilim artık net delillerle yalanlıyor.

Kuantum fiziğinin deneysel olarak da ispatlanmasının ardından materyalist bilim adamları, dışarıdaki maddesel dünya konusunun kaygısına düştüler. Çünkü yeni teorinin sundukları ile, ne yaparlarsa yapsınlar, dışarıda bir maddesel dünyanın varlığını ispatlayamıyorlardı. Bu, zaman geçtikçe, onlar için dehşet verici bir görünüme büründü. Çünkü mutlak zannettikleri madde, birden var olmaktan çıkmıştı. İdeolojilerini dayandırdıkları en temel unsurun bir HAYAL olduğunu dehşetle fark ettiler.

Bu gerçek karşısında, dışarıdaki dünyaya dair çeşitli izahlar yapmaya, teoriler üretmeye çalıştılar. Dışarıda bir yerlerde maddenin gerçeğine ulaşabileceklerine inandılar. Ama, gösterilen tüm uğraşlar, yapılan tüm deneyler, algıladığımız şeyin dışarıdaki dünya olmadığını, dahası dışarıda zannettiğimiz gibi bir dünya olmadığını ortaya koydu.

Bilim adamı ve filozof Dr. Bernardo Kastrup, "bizim normalde algıladığımız şey aslında dışarıdaki dünya değildir; dışarıda olan şey, kendi zihinsel birikimimiz tarafından belirlenen bir temsili görüntüdür" derken bu gerçeği açıkça ifade etmiş ve şöyle devam etmiştir:

"Bugün etrafımıza baktığımızda zihnin dışında ve zihinden bağımsız olarak maddeden oluşan bir dünya algılıyoruz. Kültürel olarak bağlı olduğumuz kavramsal sınıflandırmalara dayanarak, bu dünyayı birbirinden ayrı şeylere -masalar, sandalyeler, ağaçlar, vs.- ayırıyoruz ve bunların hepsinin zihinden bağımsız özerk bir varoluşa sahip olduğunu düşünüyoruz. Peki bu görüş, tıpkı kayaları canlı varlıklar, dünyayı düz bir satıh vs. olarak algılayan atalarımızın görüşleri gibi SADECE BİR YANILSAMADAN İBARET OLABİLİR Mİ? Bizim neslimiz de olup bitenler hakkında atalarımız kadar yanılıyor olabilir mi? Gelecekteki bir nesil, günümüzün materyalist doğa görüşünü, animizm ve düz dünyacılık kadar SAÇMA VE GÜLÜNÇ BİR ŞEY OLARAK MI GÖRECEK? Eğer tarih herhangi bir gösterge ise, CEVAP KESİNLİKLE 'EVET'TİR."[1]

Günümüz bilimini kendi önyargılarını karıştırmadan gözlemleyen bilim adamları, materyalist dünya görüşünün, gelecek nesiller tarafından gülünç bir kavram olarak anılacağında hemfikirdirler. Bugün "madde var" demek, geçmişte "dünya düzdür" diyenlerin argümanıyla aynı derecede absürt kabul edilecektir. İlginç olan, tüm bilimsel veriler ortadayken ve bu bilimsel kanıtlar neredeyse 1.5 asırdır istisnasız aynı sonucu veriyorken, materyalist bilim adamlarının hala dışarıda bir yerlerde madde arayışında olmalarıdır.

Dr. Kastrup, dışarıda bir yerlerde maddenin varlığına dair bir delil olmadığını ve algıladığımız dünyanın zihnimizde oluşturulan bir ürün olduğunu şöyle izah etmiştir: "Sonuçta, 'dünya' olarak adlandırdığımız şey bize yalnızca ALGI EKRANINDAKİ 'GÖRÜNTÜLER' olarak sunulur ki BU DA TAMAMEN ZİHNİMİZDEDİR. Bizler algılarımızın içeriğini bilinçaltımızda zihin dışındaki bir dünyadan geliyormuş gibi yorumlarız."

Bizler bu algı ekranındaki görüntüleri seyredip dururuz. O ekrandaki görüntüler yalnızca bize aittir ve dışarıda hiçbir gerçekliği yoktur. Bir başka deyişle yalnızca bir hayali izleriz. İnsanların çok gerçek zannettikleri dünya hayatı, yaşadıklarını zannettikleri olaylar, sadece bu ekranın üzerindeki bir hayalden ibarettir. Bütün bunların aslında hiçbir gerçekliği yoktur.

Stanford fizikçisi Prof. Andrei Linde bunu şu şekilde özetlemiştir:

"Dünya hakkındaki bilgimizin maddeyle değil algılarla başladığını hatırlayalım. Kesinlikle biliyorum ki benim ağrılarım var, benim “yeşilim” var ve benim “tatlım” var. Bunların varlığına dair herhangi bir kanıta ihtiyacım yok, çünkü bu olaylar benim bir parçam; geri kalan her şey bir teori. Daha sonra algılarımızın bazı yasalara tabi olduğunu öğreniriz ki bu yasalar, algılarımızın ötesinde temelde yatan bir gerçeklik olduğunu varsaydığımızda daha rahat bir biçimde formülleştirilebilir. Fizik yasalarına itaat eden bu maddi dünya modeli o kadar başarılıdır ki, kısa süre sonra başlangıçtaki çıkış noktamızı unutup, maddenin tek gerçeklik olduğunu ve algıların sadece bu gerçekliğin tanımlanmasına yardımcı olduğunu söylemeye başlarız. … aslında biz duyularımıza ait gerçekliği, başarıyla iş gören, bağımsız bir maddi dünya teorisiyle değiştiriyoruz." (Linde, 1998: 12.)

İnsanlar, genellikle zihinlerindeki ekran üzerinde izledikleri görüntünün mükemmelliği karşısında, hayal bir dünyada yaşadıklarına inanmakta zorluk çekebilirler. Çünkü beynimizde bize izlettirilen hayal dünya, olağanüstü detaylı, renkli, hareketli, 3 boyutlu ve şaşırtıcı bir gerçekliğe sahip bir dünyadır. O 3 boyut içinde insanlar, dünyanın maddi bir varlığın olduğuna ve o maddi dünyanın içinde yaşadıklarına çok emin olurlar. Bu nedenle de, etraflarındaki insanların, evlerin, dağların, denizlerin gerçekten var olduğuna inanmaya daima meyillidirler. Oysa izledikleri bu filmin, fiziksel hiçbir gerçekliği yoktur. Bilim adamları, kuantum teorisinin sunduğu tartışmasız gerçekler karışında şu sonuca varmaktadırlar: "Günümüzde kültürel zihniyetimiz nesnelliği gerçekliğin kendisiyle ilişkilendirmeye alıştığından, bilimsel yayın organları bu sonuçlardan bazılarını 'Kuantum fiziği gerçekliğe elveda diyor' (Cartwright, 2007) şeklinde duyurmak zorunda hissetmiştir."[2]

Kuantum fiziğinin gerçekliğe veda etmesinin anlamı, aslında maddi gerçeklik diye bir şeyin HİÇ OLMAYIŞIDIR.

Bilim adamlarının konuyla ilgili diğer açıklamaları ise şöyledir:

"Daha yakın zamanda yapılan deneyler bir kez daha bağlam dışılığı çürütmüş ve dünyanın zihinden ayrı olması durumunda beklenenin aksine, dünyanın gözlemlenen özelliklerinin gerçekten de gözlemlenmeden önce var olduğunun SÖYLENEMEYECEĞİNİ doğrulamıştır (Lapkiewicz vd., 2011; Manning vd., 2015). Her anlamda, algıladığımız dünya, sadece bilişsel olarak değil, fiziksel olarak da gözlemlemenin bir ürünüdür. Bu konuda yorum yapan fizikçi Anton Zeilinger, “bir sistem hakkında ölçmediğimiz [yani gözlemlemediğimiz] şeylerin [bağımsız] bir GERÇEKLİĞİ OLDUĞUNU VARSAYMANIN HİÇBİR ANLAMI YOKTUR” demiştir (Ananthaswamy, 2011)"

Johns Hopkins Üniversitesi'nden fizikçi ve gökbilimci Prof. Richard Conn Henry, henüz 2005 yılında bu kadarını yeterli görmüştü. Nature dergisi için kaleme aldığı bir makalede şöyle diyordu: “EVREN TAMAMEN ZİHİNSELDİR. ... Maddi bir dünyayı ayakta tutmak için ciddi [teorik] girişimler olmuştur - fakat bunlar yeni bir fizik üretmiyor ve SADECE BİR YANILSAMAYI SÜRDÜRMEYE YARIYOR (Henry, 2005: 29). Profesörün sözünü ettiği yanılsama, zihnin dışında ve ondan bağımsız bir dünya yanılsamasıdır. Ancak materyalistler her ne kadar bu yanılsamayı ayakta tutabilmek için çaba harcasalar da, ortada şüpheye mahal bırakmayacak bilimsel deliller vardır. Kendilerine muhalefet eden şey, bir inanç sistemi veya onun temsilcileri değil, DOĞRUDAN BİLİMİN KENDİSİDİR.

Her ne kadar müthiş bir gerçeklik sergilese de beynimizdeki görüntü yalnızca bir hayalden ibarettir. Materyalist bilim adamları dahi bunu kabul etmiştir; onlar yalnızca, inançlarının temelini oluşturan madde kavramının yok olmasının telaşı içinde, dışarıda bir madde arayışındadırlar. Ancak bilim onlara, dışarıda da fiziksel bir dünyanın var oluşundan söz edilemeyeceğini göstermiştir. Dolayısıyla, bugün maddenin varlığına dayanan anlatımlar, sadece birer demagojiden ibarettir ve son çırpınışlardır.

Hal böyleyken kişinin, kendi zihninde sadece birer hayal olarak izlediği görüntüleri birer gerçeklik zannetmesi, bunlara kanarak sevinçler üzüntüler duyması, kendisini üstün erişilmez görmesi veya tam tersine kurtuluşu olmayan bir sorunun içinde zannetmesi büyük bir aldanıştır. Bu durum, rüyada yaşanan mantıksız olaylara aldanmaktan farklı değildir. Aslında kişi, bu hayal dünyasında var olan evlerin, arabaların, kariyerin hayalini kurmakta, insanlara bu hayal dünyasında gösteriş yapmakta, hayalden oluşan varlıklara karşı büyüklük göstermekte, bir bakıma zavallı bir duruma düşmektedir. Yarın bir gün bu rüyadan uyandığında, aslında her şeyin kendisine bir ekran üzerinde gösterilen 3 boyutlu bir filmden ibaret olduğunu ve bunların hiçbirinin bir gerçekliğinin olmadığını anlayacaktır. Şu an insanların en büyük kazancı, bu büyük gerçeği bilimin göstermiş olmasıdır. Dolayısıyla insanlar, sadece üzerinde biraz düşünerek, önyargılardan arınarak, bir hayali izlediklerinin şuuruna varmaya çalışarak ve tüm bu mucizevi görüntülerin Allah'ın üstün bir sanatı ile kendilerine gösterildiğini kabul ederek bu önemli gerçeği kavrayabilirler. Bu hayatın bir hayalden ibaret olduğunu ahirette anlamaktansa, bu büyük sırrın güzelliklerine ve kazançlarına şu anda ulaşabilirler.

Müvekkilin, hayal bir dünyada yaşadığımız gerçeğini bilimsel delillerle izah eden görüşlerini takdirinize sunar, saygılarımızla, bilgilerinize arz ederiz.10.10.2024

Adnan Oktar müdafi,

Av. Mert Zorlu

 

[1] Bernardo Kastrup, The Next Paradigm, Future Human Image, Volume 9, 2018

[2] Bernardo Kastrup, The Next Paradigm, Future Human Image, Volume 9, 2018

Daha yeni Daha eski