İSTANBUL 1. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA

Dosya No       : 2024/414E.

Sunan             : Adnan OKTAR

Müdafii           : Av. Mert Zorlu

Konu              : Müvekkil Adnan Oktar’ın, Kur’an’da Allah’ın gözlere ve bakışlara verdiği önemi gösteren ayetler doğrultusunda açıkladığı düşünceleri, Sayın Mahkemenin müvekkilin inancını, dünya görüşünü ve kişiliğini daha iyi tanıyabilmesi amacıyla bilgilerinize sunulmaktadır.

AÇIKLAMALAR       :

Müvekkil Adnan Oktar, dünyaya bakış açısının, inancının, düşüncelerinin Sayın Mahkeme tarafından yeterince bilinmesinin ve tanınmasının önemli olduğunu düşünmektedir. Müvekkilin dünya görüşü, inancı ve düşünceleri tam olarak anlaşıldığında, silahlı suç örgütü kurmak ve yönetmekle taban tabana zıt inanç ve düşünceye sahip olduğu görülecektir. Bu nedenle müvekkil dosyaya, inandığı değerleri açıklayan, Kur’an’dan günlük hayatına dair yorumlarını Sayın Mahkemeye arz etmektedir. Bu dilekçe de bu amaçla huzurdaki dosyaya sunulmuştur.

Müvekkil Adnan Oktar’ın, bakışların önemini, Kur’an’da Allah’ın gözlere ve bakışlara verdiği önemi gösteren ayetleri açıkladığı düşünceleri aşağıda Sayın Mahkemenin bilgilerine sunulmaktadır.

Gözlerin ve bakışların Kur’an’daki önemi

Allah Kur’an’da birçok ayette gözlerin ve bakışların önemine dikkat çekmektedir. Ayetlerde, insanların gözlerinden ve yüz ifadelerinden gerçek niyetlerinin anlaşılabileceği bildirilmektedir.

Halk arasında da “gözler kalbin aynasıdır”, “gözler yalan söylemez” gibi ifadelerle, insanların gerçek niyetlerinin, düşüncelerinin gözlerinden anlaşılacağı söylenir.

Bir insanın konuşması, davranışları aldatıcı olabilir; örneğin beğenmediği bir şeyi beğendiğini söyleyebilir, öfkelendiği halde öfkelenmedim diyebilir. Ancak bakışları, yani gözleri her insanın gerçek duygularını daima açığa vurur.

Diliyle, tavrıyla sevgisini, tutkusunu, aşkını ifade eden, çok güzel iltifatlar eden biri gerçek hislerini asıl gözleriyle anlatır. Sevgisi, tutkusu samimi olan kişinin gözlerinde de insanı derinden etkileyen tutku ve sevgi olur. Diliyle anlattığı sevgisinde samimi olmayan insanın gözleri boş, anlamsız bakar; diliyle tutkunun ve aşkın taklidini yapabilir, ama gözleriyle yapamaz.

İnsan ruh sahibi bir varlıktır. Etten, kemikten oluşmakla birlikte, insanı insan yapan asıl olarak sahip olduğu ruhtur. Tüm duyguları yaşayan da insanın ruhudur; sevinen, üzülen, heyecanlanan, merhametli olan ruhtur. Allah’ın bir mucizesi olarak ruh, gözlerde hissedilir. Ruhun her hissettiği gözlere yansır. Gözler aslında proteinler, lipitler, karbonhidratlar, su ve çeşitli mineraller gibi biyolojik maddelerden ve karmaşık dokulardan, jel gibi bir maddeden oluşur. Böyle bir yapının ruhu, duyguları, sevgiyi, heyecanı, korkuyu, üzüntüyü hissettirmesi çok büyük bir mucizedir.

Göz gibi jelimsi bir yapıda, bir insanın tüm duygularını görmek, hissetmek mümkündür. Örneğin samimiyet, dürüstlük, güzel ahlak, iyi niyet, tutku, aşk, sevgi, saygı, güven, halimlik, şefkat, merhamet, korku, üzüntü, heyecan, şaşkınlık, hayret, hayranlık, endişe, tedirginlik, kararsızlık, kararlılık, rahatsızlık, huzursuzluk, gerginlik, hayranlık, nefret, utangaçlık, bıkkınlık, kıskançlık, hainlik, yalancılık, bencillik, sinsilik, kurnazlık, tehdit, şevk, neşe, mutluluk vb tüm duygular bir insanın gözlerinden çok rahat anlaşılır.

İnsanın ruhunu sadece gözleri yansıtabilir; bir insanın yüzünden gözleri silinse, duyguları anlaşılmayacaktır. Ancak yüzünde sadece gözleri olsa, tüm duyguları şiddetine kadar hissedilebilir.

Örneğin bu kadın üzgün ve çaresiz bakmaktadır. Kadın konuşmadığı halde, sadece gözlerinden bu hisleri yaşadığı anlaşılmaktadır.

Bu kadının da gözlerinden üzgün olduğu anlaşılmaktadır. Ancak gözleri kapatılsa, yüzünün tamamı görünse dahi, üzgün olduğunu söylemedikçe anlamak mümkün olmaz. 

Bu kadının bakışlarındaki anlam ve tutku, gözleri silindiği takdirde yüzünde kalmayacaktır:

Bu kadının da öfkesi ve nefreti gözlerinden anlaşılmaktadır.

Allah bakışlar vesilesiyle kişileri tanıtır. Bakışlar olmasa bir insanın gerçek ruh halini bilmek, anlamak mümkün olmaz. Allah, ruhun gözlere yansımasını insanları birbirlerine tanıtmak için yaratmıştır. Bu Allah’ın insanlara verdiği bir nimettir.

Allah’ın, insanların gözlerindeki duyguları görmeye ihtiyacı yoktur, her insanın her hissettiğini, her sakladığını, ruh halini, içinde gizlediklerini bilir. Kur’an’da da bildirildiği gibi;  

Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırız:

Gözler O'nu idrak edemez; O ise bütün gözleri idrak eder. O, latif olandır, haberdar olandır. (En’am Suresi, 103)

(Allah,) Gözlerin hainliklerini ve göğüslerin sakladıklarını bilir. (Mü'min Suresi, 19)

Allah iyileri ve kötüleri, eğer dilerse yüzlerinden tanıyacağımız gibi yaratmıştır

Allah Kur’an’da iyilerin ve kötülerin yüzlerinden tanındıklarını ve dilediği takdirde insanların içlerinde sakladıklarını, manevi hastalıklarını yüzlerine yansıtacağını ve böylece herkese göstereceğini bildirmektedir:

Yoksa kalplerinde hastalık bulunanlar, Allah'ın kinlerini hiç (ortaya) çıkarmayacağını mı sandılar? Eğer Biz dilersek, sana onları elbette gösteririz, böylelikle onları simalarından tanırsın. Andolsun, sen onları, sözlerin söyleniş tarzından da tanırsın. Allah, amellerinizi bilir. (Muhammed Suresi, 29-30)

 (Çünkü o gün) Suçlu-günahkarlar, simalarından tanınır da alınlarından ve ayaklarından yakalanırlar. (Rahman Suresi, 41)

Onlara karşı apaçık olan ayetlerimiz okunduğu zaman, sen o inkar edenlerin yüzlerindeki 'red ve inkarı' tanıyabilirsin. Neredeyse, kendilerine karşı ayetlerimizi okuyanın üzerine çullanıverecekler. De ki: "Size, bundan daha kötü olanını haber vereyim mi? Ateş... Allah, onu inkar edenlere va'detmiş bulunmaktadır; ne kötü bir duraktır."  (Hac Suresi, 72)

Kötüler olduğu gibi iyiler de gözlerindeki ifadeden hemen tanınırlar: 

(Sadakalar) Kendilerini Allah yolunda adayan fakirler içindir ki, onlar, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremezler. İffetlerinden dolayı bilmeyen onları zengin sanır. (Ama) Sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük ederek insanlardan istemezler. Hayırdan her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir. (Bakara Suresi, 273)

Muhammed, Allah'ın elçisidir. Ve onunla birlikte olanlar da kafirlere karşı zorlu, kendi aralarında ise merhametlidirler. Onları, rüku edenler, secde edenler olarak görürsün; onlar, Allah'tan bir fazl (lütuf ve ihsan) ve hoşnutluk arayıp-isterler. Belirtileri, secde izinden yüzlerindedir…

İyi olanların yüzünde pırıltılı ve aydınlık bir ifade varken, kötü olanların yüzü zilletli ve karanlıktır

Allah, zayıf imanlı, sevgisiz, merhametsiz, kibirli, kötü ahlaklı insanların gözlerine ve yüzlerine bir karartı, zillet vereceğini bildirmektedir. Bu ten renginin koyu olması anlamında değildir; koyu renk tenli olup çok güzel ahlaklı milyonlarca insan vardır. Ayette kastedilen gözlerindeki, bakışlarındaki manevi kir, karanlık ifadedir.

Güzellik yapanlara daha güzeli ve fazlası vardır. Onların yüzlerini ne bir karartı sarar, ne bir zillet, işte onlar cennetin halkıdırlar; orada süresiz kalacaklardır. (Yunus Suresi, 26)

Kötülükler kazanmış olanlar ise; her bir kötülüğün karşılığı, kendi misliyledir. Bunları bir zillet sarıp kaplar. Onları Allah'tan (kurtaracak) hiçbir koruyucu yok. Onların yüzleri, sanki bir karanlık gecenin parçalarına bürünmüş gibidir. İşte bunlar ateşin halkıdırlar; orada süresiz kalacaklardır. (Yunus Suresi, 27)

O gün, öyle yüzler vardır ki, 'zillet içinde aşağılanmıştır.' (Ğaşiye Suresi, 2)

O gün, öyle yüzler vardır ki apaydınlıktır; güler ve sevinç içindedir. Ve o gün, öyle yüzler de vardır ki üzerini toz bürümüştür. Bir karartı sarıp-kaplamıştır. İşte onlar da, kafir, facir olanlardır. (Abese Suresi, 38-42)

Allah, güzel ahlaklı, sevgiyi, şefkati bilen, halim insanların ise yüzlerinde mutluluk, huzur, aydınlık olduğunu bildirmektedir:

O gün, öyle yüzler de vardır ki, nimette (engin bir mutluluk içinde)dirler. (Ğaşiye Suresi, 8)

O gün yüzler ışıl ışıl parlar. Rablerine bakıp-durur. O gün, öyle yüzler vardır ki kararmış-ekşimiştir. (Kıyamet Suresi, 22-24)

Artık Allah, onları böyle bir günün şerrinden korumuş ve onlara parıltılı bir aydınlık ve bir sevinç vermiştir. (İnsan Suresi, 11)

Nimetin parıltılı-sevincini sen onların yüzlerinde tanırsın. (Mutaffifin Suresi, 24)

Korkakların zorluk anındaki bakışları

İnsanlar bazen duygularını dışa vurmak istemeseler de, bakışlarıyla gerçek hislerini belli ederler. Bazen de bunu kasten, karşılarındakini rahatsız etmek için yaparlar; bakışlarını kullanarak karşılarındaki insana aslında manen saldırırlar. Peygamberimiz döneminde de Peygamber Efendimiz (sav)’i rahatsız etmek için bakışlarını kullananlar olmuştur; ayetlerden bu anlaşılmaktadır.

Örneğin tam savaşın kızıştığı bir zamanda, gözleri korkudan düşmüş şekilde Peygamber Efendimize bakanlar olmuştur. Oysa samimi olanların o an çok hamiyetli, çok cesur ve atak olup Peygamber Efendimize  destek vermeleri gerekirken, korku dolu gözleriyle bakarak, çok zorlu bir anda Peygamber Efendimiz (Sav)’i rahatsız etmişlerdir:

Hani onlar, size hem üstünüzden, hem alt tarafınızdan gelmişlerdi; gözler kaymış, yürekler hançereye gelip dayanmıştı ve siz Allah hakkında (birtakım) zanlarda bulunuyordunuz. (Ahzâb, 10)

(Geldiklerinde de) Size karşı 'cimri ve bencildirler.' Şayet korku gelecek olsa, ölümden dolayı üstüne baygınlık çökmüş kimseler gibi gözleri dönerek sana bakmakta olduklarını görürsün. Korku gidince, hayra karşı oldukça düşkünlük göstererek sizi keskin dilleriyle (eleştirip inciterek) karşılarlar. İşte onlar iman etmemişlerdir; böylece Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır. Bu Allah'a göre pek kolaydır. (Ahzâb, 19)

…kalplerinde hastalık olanların, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş olanların bakışı gibi sana baktıklarını gördün… (Muhammed, 20)

Gözlerini devirerek bakanlar

Allah başka bir ayette Peygamberi sanki gözleriyle devirecek gibi bakanlar olduğunu bildirmiştir:

“(Kur'an'ı) işittikleri zaman, seni neredeyse gözleriyle devireceklerdi. 'O, gerçekten bir delidir' diyorlar. (Kalem, 51)”

Gözleriyle devirmek ifadesiyle kastedilen Peygamber Efendimizi bakışlarıyla rahatsız etmek istemeleridir. Bu kişilere neden böyle bakıyorsun diye sorulduğunda normal baktıklarını söylerler ancak kasıtlı olarak çok rahatsız edici bakarlar, içlerindeki kin ve öfkeyi gözlerine yansıtırlar.

Allah pek çok ayette kıyamet gününde insanların gözlerinin, bakışlarının alacağı şekli anlatmıştır:

(Ey Muhammed,) Allah'ı sakın zulmedenlerin yapmakta olduklarından habersiz sanma, onları yalnızca gözlerin dehşetle belireceği bir güne ertelemektedir. (İbrahim Suresi, 42)

Onları görürsün; zilletten başları önlerine düşmüş bir halde, ona (ateşe) sunulurlarken göz ucuyla sezdirmeden bakarlar. (Şûrâ Suresi, 45)

Gözleri 'zillet ve dehşetten düşmüş olarak', sanki 'yayılan' çekirgeler gibi kabirlerinden çıkarlar. (Kamer, 7)

Gözleri 'korkudan ve dehşetten düşük', kendilerini de zillet sarıp-kuşatmış. Oysa onlar, (daha önce) sapasağlam iken secdeye davet edilirlerdi. (Kalem, 43)

Gözleri 'korkudan ve dehşetten düşük' yüzlerini de bir zillet kaplamış; işte bu, kendilerine vadedilmekte olan (kıyamet ve azab) günüdür. (Me'âric, 44)

Ama göz 'kamaşıp da kaydığı,' (Kıyâmet Suresi, 7)

Gözler zillet içinde düşecek. (Nâzi'ât Suresi, 9)

Gözlerinin üzerinde perde olanlar, boş ve anlamsız, içinde ruh yok gibi bakarlar

Allah Kur’an’da bazı insanların algılarını kapattığını, gözlerinin üzerinde de perde olduğunu bildirmektedir; yani bu insanların aslında şuurlu gibi görünen varlıklar olmakla birlikte, şuurlarının olmadığını, olayları algılayamadıklarını; düşünemediklerini kastetmektedir. Bir insanın bakıyor olması gördüğü anlamına gelmez; veya görür ancak hayvanlar gibi görür; manevi bir derinlikle olayları değerlendiremez, olaylardaki hikmetleri göremez.

Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir; gözlerinin üzerinde perdeler vardır. Ve büyük azap onlaradır. (Bakara Suresi, 7)

Gözlerini kötü ahlak için kullananlar:

Allah ayetlerde gözlerini kötü ahlak için kullanan avami kişilerin varlığından bahsetmektedir ve insanları uyarmaktadır:

“Arkadan çekiştirip duran, kaş göz hareketleriyle alay eden her kişinin vay haline…” (Hümeze Suresi, 1)

Doğrusu, 'suç ve günah işleyenler,' kimi iman edenlere gülüp-geçerlerdi. Yanlarına vardıkları zaman, birbirlerine kaş-göz ederlerdi. Kendi yakınlarına döndükleri zaman neşeyle dönerlerdi. (Mutaffifin Suresi, 29-31)

Allah tutkulu, sevgi dolu, anlamlı, güzel bakışı çok beğenir

Allah güzel bakışı çok beğenir. Güzel bakış, sevginin, güzel ahlakın, şefkatin, tutkunun, halimliğin, mutmainliğin bir tezahürüdür. Allah güzel bakışı sevdiği için Cennetle ilgili ayetlerde de hep hurilerin tutkulu, iffetli güzel bakışlarını örnek vermektedir.

Örneğin iffetli, sevgi dolu, tutkulu bir kadının bakışları doğal olarak çok güzel, çok etkileyici ve çekicidir. Allah Kur’an’da, Cennette de kadınların bakışlarını yalnızca eşlerine çevireceklerini bildirmektedir.

Eşine sadık olmayan bir kadın sözleriyle, davranışıyla sevgi ve düşkünlük gösterse dahi, gözlerinden iffetsizliği, sadakatsizliği, ruhunun kiri anlaşılır.

Allah gözlerde tutku ve aşkın derecesini dahi hissettirir. Bu metafizik bir durumdur.

Ve yanlarında bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş iri gözlü kadınlar vardır. (Sâffât Suresi, 48)

Ve yanlarında bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş yaşıt kadınlar vardır. (Sâd Suresi, 52)

Orada bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş kadınlar vardır ki, bundan önce kendilerine ne bir insan, ne bir cin dokunmuştur. (Rahmân Suresi, 56)

Kur’an’da “nazar değmesi” yoktur

Halk arasında “nazar değmesi” olarak bilinen, bir kişinin güya kıskançlıkla, karşı tarafın kötülüğünü isteyerek bakmasının o kişiye zarar verebileceği inancı doğru değildir; Kur’an’da böyle bir ayet yoktur.

Allah Kur’an’da insanlara zarar ve faydanın yalnız Allah’ın izniyle gerçekleştiğini bildirmiştir:  

Allah sana bir zarar dokunduracak olsa, O'ndan başka bunu senden kaldıracak yoktur. Ve eğer sana bir hayır isterse, O'nun bol fazlını geri çevirecek de yoktur. Kullarından dilediğine bundan isabet ettirir. O, bağışlayandır, esirgeyendir. (Yunus Suresi, 107).

Allah, Felak ve Nas surelerinde de kötülüklerden korunmak, hasetçinin hasedinden, şer güçlerden Allah’a sığınmak gerektiğini bildirir. Allah’ın dilemesi dışında hiç kimse ne bakışıyla ne de başka bir şekilde bir başkasına bir zarar veremez.

Halk arasında renkli gözlülerin en çok nazarının değdiğine inanılır. Bunun da gerçekle hiçbir ilgisi yoktur; muhtemelen renkli gözlüler kıskanıldığı için böyle bir hurafe uydurulmuştur. Kıskanılan kişiyi Allah korur; hatta Allah bu kişileri daha da güzelleştirir, bereketlendirir; haset edenleri ise çirkinleştirir, hastalandırır, bereketi ve huzuru yok olur.

Allah’ın nimet olarak verdiği gözleri haramdan sakınmak, hep hayır ve güzellikte kullanmak ibadettir

Gözler, insanın maneviyatının diğer insanlara aktığı, ruhunun aynasıdır. Samimi ve derin imana sahip bir mümin gözlerini hep hayır ve güzellik için kullanır. Allah müminleri gözlerini haram olana bakmaktan korumaları için uyarmaktadır:

"Mümin erkeklere söyle: Gözlerini (haramdan) sakınsınlar, iffetlerini korusunlar. Bu kendileri için daha temizdir. Şüphesiz Allah, onların yaptıklarından haberdardır.
Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (haramdan) sakınsınlar, iffetlerini korusunlar..." (Nur Suresi, 30-31)

Peygamber Efendimiz (sav) de bir hadisinde şöyle buyurmuştur:

Harama bakmak, şeytanın zehirli oklarından bir oktur. Bu sebeple, Allah’tan korktuğu için harama bakmayı terk eden kimseye, mükâfat olarak Allah öyle bir iman verir ki, onun tadını kalbinde hisseder.” (Hakim, Müstedrek, 4/314; Münzirî, et-Tergib ve't-Terhîb, III, 63.)

Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri hikmetli sözleriyle gözler için şöyle demiştir:

"Göz bir hassedir ki, ruh bu âlemi o pencere ile seyreder. Eğer, Cenab-ı Hakka satmayıp belki nefis hesabına çalıştırsan; geçici, devamsız bazı güzellikleri, manzaraları seyr ile şehvet ve heves-i nefsâniyeye bir kavvad derekesinde bir hizmetkâr olur. Eğer göz Allah hesabına kullanılırsa hem büyük bir kıymet kazanır, hem de göz gibi bir nimete sahip olma ve onu Allah yolunda kullanmanın manevî zevkini yaşatır. Eğer gözü, gözün Sâni-i Basîrine satsan ve O'nun hesabına ve izni dairesinde çalıştırsan; o zaman şu göz, şu kitab-ı kebîr-i kâinatın bir mütalaacısı ve şu âlemdeki mûcizât-ı san'at-ı Rabbâniyenin bir seyircisi ve küre-i arz bahçesindeki rahmet çiçeklerinin mübarek bir arısı derecesine çıkar."( Sözler, s.25)

Sonuç:

Müvekkile ait yukarıdaki açıklamaları Sayın Mahkemenin bilgi ve takdirlerine sunarım. 26.09.2025

Daha yeni Daha eski